karışır

listen to the pronunciation of karışır
Turkish - English
miscible
that can be mixed together in all proportions
{a} that can be mixed together
capable of being mixed in any concentration without separation of phases
In this guidebook, means material that mixes readily with water
Capable of being mixed
Capable of mixing in all proportions to form a homogeneous mixture
Extent to which liquids or gases can be mixed or blended
{s} can be mixed
capable of being mixed in any concentration without separation of phases; e g , water and ethylalcohol are miscible
Capable of being mixed in any concentration without separation of phases; e g , water and ethyl alcohol are miscible
capable of being mixed in all proportions
(chemistry, physics) capable of mixing
Two or more liquids or gases that can be mixed and will remain mixed under normal conditions, e g , alcohol and water Antonym - Immiscible
Capable of being mixed; mixable; as, water and alcohol are miscible in all proportions
Capable of being mixed together
(adjective) Something that will mix homogeneously with another substance is said to be miscible Example: methanol and water
Capable of being mixed in any ratio without separation of two phases
Liquids which are soluble in each other ADVANCE \x 540
capable of being mixed in any concentration without separation of phases; e g water and ethyl alcohol are miscible See immiscible
karış
butt in

The last thing I want to do is butt in. - Yapmak istediğim son şey karışmaktır.

karış
horn in
karış
{f} interfering
karış
interfere

Do not interfere with Tom while he is reading. - Tom okurken ona karışma.

Don't interfere in private concerns. - Özel işlere karışmayın.

karış
embroil

They did not wish to become embroiled in the dispute. - Onlar münakaşaya karışmak istemediler.

karış
meddle

Don't meddle in other people's lives. - Diğer insanların yaşamlarına karışmamalıyız.

He has no right to meddle in our family's problems. - Onun bizim ailenin sorunlarına karışma hakkı yoktur.

karış
{f} meddling

I don't have any intention of meddling into your affairs. - Benim senin işlerine karışmak gibi bir niyetim yok.

Great strain was put on Tom and Mary's marriage by the constant meddling of Mary's mother. - Mary'nin annesinin sürekli karışmasından Tom ve Mary'nin evliliğine büyük bir gerginlik konuldu.

Acele işe şeytan karışır
(Atasözü) More haste more wasteHaste makes waste More haste less speed
acele işe şaytan karışır
The Devil interferes with hurried work.If you hurry your work will turn out wrong
acele işe şeytan karışır
great haste makes waste
acele işe şeytan karışır
(Atasözü) Haste makes waste
acele işe şeytan karışır
haste makes waste
acele işe şeytan karışır
great haste makes great waste
acele işe şeytan karışır
more haste less speed
karış
span

I often confuse Spanish vowels. - İspanyolcadaki sesli harfleri sık sık karıştırıyorum.

karış
span, hand span
karış
intermingle
karış
interlope
Turkish - Turkish

Definition of karışır in Turkish Turkish dictionary

acele işe şeytan karışır
(deyim) Düşünüp taşınmadan, çabuk davranılarak yapılan işten iyi sonuç beklenmemelidir; o iş ya yanlış ya da bozuk olur
karış
Baş parmak ve serçe parmağı uzaklığı
karış
Parmaklar birbirinden uzak duracak biçimde gergin duran elde, başparmak ve serçe parmakların uçları arasındaki açıklık: "Yürüyüp geçeceğim, basacağım yerlerin her bir karış mübarek toprağı benim için mukaddesti."- H. R. Gürpınar
karış
Parmaklar birbirinden uzak duracak biçimde gergin duran elde, baş parmak ve serçe parmakların uçları arasındaki açıklık
karış
Beddua, lanet
karış
işkembe
karışır
Favorites