She gave him mixed signals.
- O, ona karışık sinyaller verdi.
The film received mixed reviews.
- Film karışık eleştiriler aldı.
It's complicated, you know.
- Bu karışık, biliyorsun.
It isn't complicated at all.
- Hiç de karışık değil.
Things are always more complex than we think.
- Olaylar hep düşündüğümüzden daha karışık.
They are confused, aren't they?
- Onların kafası karışık, değil mi?
I'm desperate and confused.
- Umutsuzum ve kafam karışık.
I never wanted you to get involved in this mess.
- Bu karışıklığa karışmamı asla istememiştim.
We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.
- Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.