She gave him mixed signals.
- O, ona karışık sinyaller verdi.
I have mixed feelings about this.
- Bu konuda karışık duygularım var.
I have a complicated matter I want to discuss with you.
- Seninle görüşmek istediğim karışık bir sorunum var.
It isn't complicated at all.
- Hiç de karışık değil.
Things are always more complex than we think.
- Olaylar hep düşündüğümüzden daha karışık.
I'm desperate and confused.
- Umutsuzum ve kafam karışık.
The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place.
- Karışık akıl, bir şeyi aşırı düşünen, bir yerde pıhtılaşan akıldır.
I never wanted you to get involved in this mess.
- Bu karışıklığa karışmamı asla istememiştim.
We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.
- Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.