kapıyı

listen to the pronunciation of kapıyı
Turkish - English
gate
A doorlike structure outside a house
A logical pathway made up of switches which turn on or off. Examples are and, or, nand etc
Doorway, opening, or passage in a fence or wall
The amount of money made by selling tickets to a concert or a sports event
A signal used to select radar echoes corresponding to a very short range increment Range is computed by moving the range gate or marker to the target echo; an arrangement which permits radar signals to be received in a small selected fraction of the time period between radar transmitter pulses
the narrowed link between the runner and the cavity
A door, valve, or other device, for stopping the passage of water through a dam, lock, pipe, etc
(1) The control electrode in a field-effect transistor A voltage applied to the gate regulates the conducting properties of the channel region; or, (2) The most basic logic element A combination of transistors which form a circuit that performs a logic function, such as NAND or NOR
A device that turns audio off or down when it falls below a specified threshold
a door-like movable barrier in a fence or wall a computer circuit with several inputs but only one output that can be activated by particular combinations of inputs passageway (as in an air terminal) where passengers can embark or disembark total admission receipts at a sports event restrict (school boys') movement to the dormitory or campus as a means of punishment control with a valve or other device that functions like a gate supply with a gate; "The house was gated
A large door or passageway in the wall of a city, of an inclosed field or place, or of a grand edifice, etc
Passage for molten metal which connects runner with die cavity Also, the entire ejected content of a die, including castings, gates, runners, sprue (or biscuit) and flash
an open gate, able to move forward easily, maybe even moving into a new area of your life If the gate is closed to you it could be that your trying to access areas/information that is not available to you
The channel or opening through which metal is poured into the mold; the ingate
The decision point, often a meeting, at which a management decision is made to allow the product development project to proceed to the next stage, to recycle back into the current stage to better complete some of the tasks, or to terminate The number of gates varies by company
control with a valve or other device that functions like a gate
also, the movable structure of timber, metal, etc
{i} portion of a wall or fence that opens and closes; any barrier which opens and closes; entrance, entryway; number of spectators at a show or event; passageway through which passengers board (a train, plane, boat, etc.)
kapı
{i} door

Close the door, please. - Kapıyı kapatın, lütfen.

I wish you would shut the door when you go out. - Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.

kapı
gateway

This pass is a gateway to India. - Bu geçiş Hindistan için bir kapıdır.

A car was blocking the gateway. - Bir araba giriş kapısını kapatıyordu.

kapı
{i} gate

He commanded me to shut the gate. - O, bana kapıyı kapatmamı emretti.

Someone is standing at the gate. - Birisi kapıda duruyor.

kapıyı çalmak
knock

Tom stopped knocking on the door as soon as he realized Mary wasn't home. - Tom Mary'nin evde olmadığını farkeder etmez kapıyı çalmaktan vazgeçti.

Tom didn't even bother knocking on the door. - Tom bile kapıyı çalmak için rahatını bozmadı.

kapıyı aç
answer the door
kapıyı açar mısın
could you answer the door
kapıyı kilitlemek
To lock the door
kapıyı açmak
1. to begin. 2. to be the first, break the ice. 3. to bring up (a topic) which will lead to the main point
kapıyı büyük açmak
1. to embark on an expensive undertaking. 2. to spend money prodigally
kapıyı gösterme
gate
kapıyı göstermek
to show sb the door
kapıyı göstermek
show the door
kapıyı kapamak
to pull the door to
kapıyı mandallamak
click the door
kapıyı suratına kapatmak
close the door on
kapıyı suratına çarpmak
bang the door on
kapıyı suratına çarpmak
close the door on
kapıyı suratına çarpmak
shut the door on
kapıyı vurmak
to knock at the door
kapıyı çalan kimse
rapper
kapıyı çalmak
beat at the door
kapıyı çalmak
beat on the door
kapıyı çalmak
knock the door
kapıyı çalmak
to knock at/on the door
kapıyı çekmek
to shut the door
kapı
opening

Tom tried to prevent Mary from opening the door. - Tom Mary'nin kapıyı açmasını engellemeye çalıştı.

Would you mind my opening the door? - Kapıyı açabilir miyim?

kapı
door; gate; possibility; employment, place of employment; cause (for expenditure); (tavlada) point
kapı
(Ticaret) employment
kapı
terminal pair
kapı
terminal port
kapı
head

Tom headed toward the door. - Tom kapıya doğru yöneldi.

Tom quickly headed for the door. - Tom hızla kapıya yöneldi.

kapı
point

Tom snapped his fingers and pointed to the door. - Tom parmaklarını şakırdattı ve kapıyı gösterdi.

Tom pointed to the back door. - Tom arka kapıyı işaret etti.

kapı
entrance

Because the entrance was locked, we couldn't enter the house. - Giriş kapısı kilitli olduğu için biz eve giremedik.

kapı
in door
kapı
the door

Close the door, please. - Kapıyı kapatın, lütfen.

I wish you would shut the door when you go out. - Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.

kapı
the gate

He commanded me to shut the gate. - O, bana kapıyı kapatmamı emretti.

Someone is standing at the gate. - Birisi kapıda duruyor.

yalnış kapıyı çalmak
Barking up the wrong tree
Altın anahtar her kapıyı açar
Money opens all doors
imaret/mescit yapılmadan dilenciler/körler dizildi/kapıyı aldı
(Konuşma Dili) Even though the thing is only in the planning stage, some people are already planning how they'll benefit from it
kapı
formerly government office
kapı
port

The researchers use the portal to enter into a different part of the universe. - Araştırmacılar evrenin farklı bir bölümüne girmek için kapı kullanırlar.

I had the porter carry my luggage to my room. - Kapıcıya bagajımı odama kadar taşıttım.

kapı
portal

The researchers use the portal to enter into a different part of the universe. - Araştırmacılar evrenin farklı bir bölümüne girmek için kapı kullanırlar.

kapı
backgammon a point
kapı
(Hukuk) point, gateway
kapı
entry
kapı
hatchway
kapı
portals
üzerine kapıyı kilitlemek
lock in
Turkish - Turkish

Definition of kapıyı in Turkish Turkish dictionary

Kapı
bab
Kapı
bap
Kapı
aan
Kapı
(Osmanlı Dönemi) BÂB
Kapı
ank
kapı
İki pul üst üste getirilerek karşı oyuncunun o haneyi kullanmasına engel olan yer
kapı
Bu açıklıktaki açılıp kapanan kanat: "Evlerin kapılarında kocaman yeşil bronz tokmaklar vardı."- S. F. Abasıyanık
kapı
Gelir, geçim, kısmet sağlayan yer, kaynak veya imkân: "Onların başvuracağı her kapıya gitmiş."- S. F. Abasıyanık
kapı
Ev gezmesi için gidilen yer
kapı
Devlet dairesi
kapı
Bir yere girip çıkarken geçilen ve açılıp kapanma düzeni olan duvar veya bölme açıklığı
kapı
Gelir, geçim, kısmet sağlayan yer, kaynak veya imkân
kapı
Bu açıklıktaki açılıp kapanan kanat
kapı
Tavla oyununda iki pul üst üste getirilerek karşı oyuncunun o haneyi kullanmasına engel olan yer
kapı
Gidere yol açan ihtiyaç
kapı
Tavla oyununda pul dizilen yer
kapıyı
Favorites