kanatlanmak

listen to the pronunciation of kanatlanmak
Turkish - English
wing
to take wing
to develop wings; to take wing; to be overjoyed
develop wings
overjoyed
take wing
kanat
wing

It has a wingspan of about four inches. - Yaklaşık dört inç kanat genişliğine sahiptir.

If I had wings, I would fly to you. - Kanatlarım olsa, sana uçarım.

kanat
(bird, aircraft, building, party, army) wing
kanat
(propeller, windmill) vane
kanat
wing; (balık) fin; (değirmen) sail; (kapı, pencere) wing, leaf, shutter; flank, wing; wing
kanat
(paddle wheel) paddle, paddle board
kanat
(door, hinged window) leaf
kanat
fin

If you bite your fingernails, sooner or later you will make your fingers bleed. - Eğer tırnaklarınızı yerseniz, er ya da geç parmaklarınızı kanatacaksınız.

Let's go find a place that serves Buffalo wings. - Bufalo kanatları servis eden bir yer bulmaya gidelim.

kanat
(Meteoroloji,Teknik) vane
kanat
sash
kanat
(Gıda) blade
kanat
stagger
kanat
guide vane
kanat
(Otomotiv) cutter blade
kanat
leaf
kanat
airfoil
kanat
paddle
kanat
ala
kanat
{i} limb
Kanat
(İnşaat) Vent
kanat
aerofoil
kanat
panel (of a curtain)
kanat
wing of an airplane
kanat
(uçak) fin
kanat
plane

All planes have wings. - Bütün uçakların kanatları vardır.

kanat
flanking
kanat
side (of a flat-bed wagon or truck)
kanat
(masa) leaf
kanat
surface
kanat
(şiir) pinion
kanat
flank
kanat
ptero
kanat
{i} pennon
kanat
pinion
kanat
pinna
kanat
{i} van
kanat
{i} flap

The bird flapped its wings. - Kuş kanatlarını çırptı.

Flap your wings or die. - Kanatlarını çırp ya da öl.

kanat
(Nükleer Bilimler) impeller
English - English

Definition of kanatlanmak in English English dictionary

kanat
alternative spelling of qanat
Turkish - Turkish
Uçmak, kanat açmak: "Hatice, Nahit'in beklemediği bir anda yürüdü, ayakları yerden kesilecek, kanatlanacakmış gibiydi."- T. Buğra. Çok sevinmek: "Nasıl coşuyor, nasıl kanatlanıyordu anlatırken."- Y. Z. Ortaç
Uçmaya başlamak
Uçmak, kanat açmak
Çok sevinmek
kanat
Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan organ: "Kuşun kanatlarını kısıp bir taş parçası gibi yere süzüldüğü gözümün önündedir."- M. Ş. Esendal
KANAT
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kanavât) Yeraltına döşenmiş olan künk. Küçük kanal, su borusu
KANAT
(Osmanlı Dönemi) Sopa, mızrak
Kanat
angıç
Kanat
kol
Kanat
bal
Kanat
(Osmanlı Dönemi) HİNNA'
kanat
Balıklarda yüzgeç
kanat
Savaş düzenindeki ordunun iki yanından her biri
kanat
Yüzgeç
kanat
Yan, taraf
kanat
Futbol, hentbol vb. takım oyunlarında hücum hattının sağ ve sol uçlarında yer alan oyuncular
kanat
Kapı, pencere, dolap gibi dikine açılıp kapanan şeylerin kapağı: "Bir müddet kapı kanatlarının kenarlarını okşarcasına yokladı."- Y. K. Karaosmanoğlu
kanat
Meclis, parti vb. topluluklarda düşünce yönünden özellik gösteren taraflardan her biri
kanat
Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan organ
kanat
Savaş düzenindeki ordunun iki yanından her biri, cenah
kanat
Fırıldak biçiminde olan şeylerde kol
kanat
Yan, taraf, cihet
kanat
Bir uçağın havada durmasını sağlayan taşıyıcı aerodinamik güçlerin etkilediği yatay yüzey
kanat
bakınız: Angıç
kanat
Kapı, pencere, dolap gibi dikine açılıp kapanan şeylerin kapağı
kanat
Meclis, parti gibi topluluklarda düşünce yönünden özellik gösteren taraflardan her biri
kanat
Yeraltına döşenmiş olan künk
kanatlanma
Kanatlanmak işi
English - Turkish

Definition of kanatlanmak in English Turkish dictionary

kanat
yer altı su kanalı