His conclusions are based on unproven assumptions.
- Onun kanıları kanıtlanmamış varsayımlara dayanıyor.
The girl who I thought was a singer proved to be a different person.
- Bir şarkıcı olduğunu düşündüğüm kız farklı bir kişi olduğunu kanıtladı.
The man who I thought was his father proved to be a perfect stranger.
- Ben onun babası olduğunu düşündüğüm adam tam bir yabancı olduğunu kanıtladı.
Moreover, I am of the opinion that Carthage must be destroyed.
- Üstelik, Kartaca'nın öldürülmesi kanısındayım.
I have a couple of pieces of evidence to support my opinion.
- Fikrimi destekleyecek birkaç tane kanıtım var.
I get the impression that you aren't telling the truth.
- Doğruyu söylemediğin kanısındayım.
The sight of blood made her excited.
- Kanın görünüşü onu heyecanlandırdı.
She felt faint at the sight of blood.
- Kanı görünce bayılacak gibi hissetti.
Sharks can sense blood.
- Köpekbalıkları kanı algılayabilir.
There's a general sense that something should be done about unemployment.
- İşsizlik hakkında bir şey yapılması gerektiğine dair genel bir kanı vardır.
His eye was swollen and his nose was bleeding.
- Onun gözü şişmişti ve burnu kanıyordu.