kalın

listen to the pronunciation of kalın
Turkish - English
thick

The ice is thick enough to walk on. - Buz üzerinde yürümek için yeteri kadar kalın.

Faults are thick where love is thin. - Aşkın ince olduğu yerde hatalar kalındır.

coarse
dense

Tom can't believe how dense Mary is. - Tom, Mary'nin ne kadar kalın kafalı olduğuna inanamıyor.

boldface , thick , bold
thick; stout, coarse; dense; (ses) deep; rich
grave
stout
back (vowel)
slang rich, wealthy, in the money, well-off, well-fixed
thicker

The Earth is thicker around the equator. - Dünya ekvator çevresinde daha kalındır.

Blood is thicker than water. - Kan sudan daha kalın.

(Muzik) low
(Dilbilim) back

If you shave your hair, it will grow back thicker. - Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.

deep
rich
gross
(Mekanik) course
(Bilgisayar) bold on
leathery
fat

My fingers are too fat to fit into these gloves. - Parmaklarım bu eldivenlere sığmayacak kadar kalın.

bold

This morning at the station, her attention was caught by a poster with bold letters. - Bu sabah istasyonda, kalın harfli bir afiş onun dikkatini çekti.

blubber
kalın kafalı
dull
kalın kafalı
dense

Tom can't believe how dense Mary is. - Tom, Mary'nin ne kadar kalın kafalı olduğuna inanamıyor.

kalın (elbise)
heavy
kalın Ethernet
thick Ethernet
kalın ayak bileği
Cankle (calf+ankle)
kalın bağırsak kanseri
(Tıp, İlaç) Large bowel cancer
kalın bulut
thick clouds
kalın adım
coarse pitch
kalın agregat
coarse aggregate
kalın bağırsak
large intestine
kalın bağırsak ile ilgili
colonic
kalın bağırsağın kolon bölümü
colon
kalın bez
ticking
kalın bir tür kumaş
covert
kalın bir tür matbaa harfi
clarendon
kalın bir şekilde
thickly
kalın derili
thickskinned
kalın derili
pachydermatous
kalın derili hayvan
pachyderm
kalın dilim
slab
kalın diş
coarse thread
kalın dudaklı
generous mouth
kalın gagalı alk
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: alkler) thick-billed murre, Brünnich's guillemot
kalın gres
consistent grease
kalın hamur
thick crust
kalın hatve
coarse pitch
kalın ipek kurdele
petersham
kalın kabuklu
pachydermatous
kalın kabuklu
thickskinned
kalın kafalı
thick
kalın kafalı
woodenheaded
kalın kafalı
slow on the uptake
kalın kafalı
thickheaded
kalın kafalı
dim
kalın kafalı
wooden
kalın kafalı
slow-witted
kalın kafalı
obtuse
kalın kafalı
thickheaded, dull, slow, thick, dense, obtuse
kalın kafalı
thickskulled
kalın kafalı
fat headed
kalın kafalı
thickwitted
kalın kafalı
bone headed
kalın kafalı
thickheaded, stupid
kalın kafalık
obtuseness
kalın kafalılık
density
kalın kitap
tome
kalın pamuklu bir kumaş
Marseille
kalın pamuklu kumaş
cretonne
kalın perde
drape
kalın petrol yağı
heavy oil
kalın ses
deep voice
kalın sesle söylemek
boom out
kalın sesle söylemek
roll out
kalın sesli
bass
kalın sesli kadın sanatçı
contralto
kalın sopa
truncheon
kalın sürmek
slather
kalın sürmek
spread thickly
kalın tabaka
slab
kalın tabaka yapmak
slab
kalın undan yapılmış ekmek
cobloaf
kalın ve hava geçirmez ceket
donkey jacket
kalın ve yumuşak biftek
porter house steak
kalın yünlü kumaş
dreadnought
kalın zımpara
coarse emery
kalın örtü
rug
kalın öğütülmüş unla yapılan ekmek
coarse bread
kalın ünlü
phonetics back vowel
kalın ünlü
back vowel
kasaplık hayvan kalın bağırsağı
chitterlings
kasaplık hayvan kalın bağırsağı
chitterling
esen kalın
good bye
dokuma kalın şerit
webbing
hatta kalın
please hold
ensesi uzun ve kalın olan kimse
The neck is long and thick one
eskiden dokunan bir tür kalın ve pamuklu bez
thick and a type of woven cotton cloth used to
ipekten yapılmış kalın örme ip
thick rope made of silk, knitted
alçak-kalın ünlü
(Dilbilim) low vowel
alçak/kalın ünlü
(Dilbilim) low vowel
en kalın kadın sesi
alto
en kalın kadın sesi
contralto
enine kalın bağırsak
(Anatomi) transversal large intestine
ensesi kalın
a) well-off, rich b) influential, powerful
ensesi kalın
rich and powerful
esen kalın
Good-bye
hoşça kal/kalın! Bye!/Take it easy!/Brit. Cheers!
(said by the one who is leaving)
ipekli kalın kumaş
samite
kısa ve kalın
chunky
kısa ve kalın
stubby
kısa ve kalın şey
spud
latince kalın
(Bilgisayar) latin bold
yeterince kalın
thick enough
yünlü kalın bir kumaş
kersey
yünlü kalın kumaş
melton
yünlü kalın kumaş
beaver
Turkish - Turkish
Uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan, ince karşıtı
Enli ve gür
Etli, dolgun
Pes
Gelin olacak kıza erkek tarafından verilen para veya armağan, ağırlık
Gelin olacak kıza erkeğin verdiği para ya da armağan
Gelin olacak kıza erkek tarafından verilen para veya armağan, ağırlık: "Babam senden çok mu istedi kalını?"- Halk türküsü
Yoğun, akıcılığı az olan
Cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyutu çok olan, ince karşıtı: "Alt katta her tarafın pencereleri kalın, sık demir parmaklıklarla örtülüydü."- H. R. Gürpınar
Kars yöresine özgü, tandırda pişirilen bir tür pide
Etli, dolgun: "Dudakları kalın, yüzü ergenlik içinde..."- M. Ş. Esendal
Eski Türkler'de kız kaçıran boy'un, cezadan kurtulmak için kız tarafına verdiği mal
Enli ve gür: "Sermet iri siyah gözlerini kalın kaşlarıyla beraber kaldırdı."- Ö. Seyfettin
Düzlem biçimindeki şeylerde, iki yüz arasındaki uzaklık kendi cinsindekilere göre çok olan
Pes (ses): "Aileyi geçindiren babaya bu kalın sesli, kalın kaşlı, yumuşak bakışlı adama saygı ile, biraz da korku ile bağlanmışızdır."- H. Taner
Mayalı hamurun parçalara ayrılıp tandırda pişirilmesiyle elde edilen ekmek türü
kalın bağırsak
Sindirim borusunun ince bağırsaktan anüse kadar ortalama 1,5 m uzunluğundaki bölümü
kalın kafa
Kalın kafalı
kalın kafalı
Geç veya güç anlayan, gabi
kalın kafalı
Budala, aptal, anlayışsız
kalın kafalılık
Kalın kafalı olma durumu
kalın ses
Titreşim sayısı az olan
kalın yağ
Ham petrolden elde edilen, makinelerin hareketli bölümlerini yağlamakta kullanılan yoğun yağ, ağır yağ
kalın ünlü
Dilin geri çekilmesiyle art damakta oluşan ünlü: a, ı, o, u
ensesi kalın
Güçlü, istediğini yapabilen, sözü geçer (kimse)
kalın
Favorites