The ice is thick enough to walk on.
- Buz üzerinde yürümek için yeteri kadar kalın.
Faults are thick where love is thin.
- Aşkın ince olduğu yerde hatalar kalındır.
Tom can't believe how dense Mary is.
- Tom, Mary'nin ne kadar kalın kafalı olduğuna inanamıyor.
The Earth is thicker around the equator.
- Dünya ekvator çevresinde daha kalındır.
Blood is thicker than water.
- Kan sudan daha kalın.
If you shave your hair, it will grow back thicker.
- Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
My fingers are too fat to fit into these gloves.
- Parmaklarım bu eldivenlere sığmayacak kadar kalın.
This morning at the station, her attention was caught by a poster with bold letters.
- Bu sabah istasyonda, kalın harfli bir afiş onun dikkatini çekti.
Tom can't believe how dense Mary is.
- Tom, Mary'nin ne kadar kalın kafalı olduğuna inanamıyor.