First impressions are the most lasting.
- İlk izlenimler en kalıcı olanlardır.
The scenery of the Alps left a lasting impression on me.
- Alplerin manzarası bende kalıcı bir izlenim bıraktı.
We all wish for permanent world peace.
- Hepimiz kalıcı dünya barışı istiyoruz.
A permanent costs extra.
- Kalıcılık ekstra bir maliyettir.
Tom is very persistent, isn't he?
- Tom çok kalıcı, değil mi?
You're still young, but not permanently.
- Hala gençsin ama kalıcı olarak değil.
Hostilities permanently ceased.
- Düşmanlıklar kalıcı olarak durdu.
The company has a catchy slogan.
- Şirketin akılda kalıcı bir sloganı var.
This is a really catchy song.
- Bu gerçekten çok akılda kalıcı bir şarkı.
How many days will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
Words fly, texts remain.
- Söz uçar, yazı kalır.
He stayed in New York for three weeks.
- O, üç hafta New York'ta kaldı.
We stayed overnight in Hakone.
- Bir geceliğine Hakone'de kaldık.
Kentaro is staying with his friend in Kyoto.
- Kentaro, arkadaşıyla Kyoto'da kalıyor.
I should study now, but I prefer staying on Tatoeba.
- Şimdi çalışmalıyım ama Tatoeba'da kalmayı tercih ediyorum.
The reason both brothers gave for remaining bachelors was that they couldn't support both airplanes and a wife.
- Her iki erkek kardeşin bekar kalmak için ileri sürdüğü neden onların hem uçaklara hem de bir eşe bakamayacaklarıydı.
There were few students remaining in the classroom.
- Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
The problem remains to be solved.
- Sorun çözülmeden kalır.
He remains loyal to his principles.
- O, prensiplerine sadık kalıyor.