kader

listen to the pronunciation of kader
Turkish - English
fate

Fate has turned in my favour. - Kader benim lehine döndü.

She had to accept her fate. - O, kaderini kabul etmek zorunda kaldı.

destiny

No one can be more wise than destiny. - Kimse kaderden daha bilgili olamaz.

I've heard that you can't alter your destiny. - Kaderini değiştiremeyeceğini duydum.

predestination
foreordination
fatality
fatal
circumstance
bereavement
luck

As luck would have it, Providence was on my side. - Talih işte, kader benden yanaydı.

Providence

As luck would have it, Providence was on my side. - Talih işte, kader benden yanaydı.

(isim) Destiny, faith
lot
dispensation
karma

Why did you say hello to that shrew? I don't want to ruin my karma. - Neden o cadıya merhaba dedin? Ben kaderimi mahvetmek istemiyorum.

doom
fate, destiny, fortune, predestination alınyazısı, yazgı
fortune

Everybody is the architect of their own fortune. - Herkes kendi kaderini çizer.

Everybody is the architect of their own fortune. - Herkes kendi kaderinin mimarıdır.

{i} chance

You'll make a fortune by taking a chance. - Bir şans elde ederek bir kader yaratacaksın.

Fate is too serious to be left to chance. - Kader şansa bırakılmayacak kadar ciddidir.

kismet
moira
kader ile ilgili
weird
kader birliği
the fate of union
kader birliği
sharing a common fate
kader birliği sharing
a common fate
kader böyle imiş
That is the way it was fated to be
kader mahkumu
doomed
kader operasyonu
(Tıp) kader operation
kader tanrıçaları
weird sisters
kader tanrıçaları
the Destinies
kader tanrıçası
fate
kaza ve/vü kader
destiny, fate, predestination
kötü kader
bad fate
kıyamete kader
till doomsday
English - English

Definition of kader in English English dictionary

Leil Al Kader
Muslim holiday
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Cenâb-ı Hakk'ın kâinatta olmuş ve olacak her şeyin evsafını ve havassını ve sâir geleceğini ve geçmişini ezelden bilip, levh-i mahfuzunda takdiri ve yazması. Takdir-i İlâhî
(Osmanlı Dönemi) Ezelî kısmet
(Osmanlı Dönemi) Tali'. Baht. Şans.Kader ve cüz-i ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren, halî ve vicdanî bir imanın cüz'lerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir. Yâni, mü'min her şeyi, hattâ fiilini, nefsini Cenab-ı Hakk'a vere vere, tâ nihayette teklif ve mes'uliyetten kurtulmamak için "cüz-i ihtiyarî" önüne
Alın yazısı, yazgı
Genellikle kaçınılmaz kötü talih
Alın yazısı, yazgı: "Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor / Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor."- Y. K. Beyatlı
(Osmanlı Dönemi) Allah'ın kâinatta olmuş ve olacak. her şeyin vasıflarını, özelliklerini ve sâir geleceğini ezelden bilip, levh-i mahfuzunda takdir ve yazması; takdir-i İlâhî; ezelî kısmet; tali', baht, şans
(Osmanlı Dönemi) TAVIR
Allahın emri
(Osmanlı Dönemi) TECELLİ
(Osmanlı Dönemi) TAKDİR
kader birliği
İyi ve kötü günleri, aynı sonu paylaşma durumu
HASBEL KADER
(Osmanlı Dönemi) (Hasb-el kader) Kader cihetiyle
English - Turkish

Definition of kader in English Turkish dictionary

kader operation
(Tıp) kader operasyonu
kader
Favorites