Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

kadarıyla

listen to the pronunciation of kadarıyla
Turkish - English
for all
as far as

As far as I remember, he didn't say that. - Hatırladığım kadarıyla, o onu söylemedi.

Tom can do whatever he wants as far as I'm concerned. - Tom, bildiğim kadarıyla ne isterse yapabilir.

so far as

He is, so far as I know, a good guy. - Bildiğim kadarıyla, o iyi bir adam.

So far as he was concerned, things were going well. - Bildiği kadarıyla işler yolunda gidiyordu.

in so far as
kadar
so
kadar
as
kadar
{e} until

She had lived in Hiroshima until she was ten. - On yaşına gelene kadar Hiroshima'da yaşadı.

You can wait until the cows come home! - İnekler eve gelene kadar bekleyebilirsin!

kadar
{e} till

She didn't know the information till she met him. - Onunla tanışıncaya kadar, o, bilgiyi bilmiyordu.

You must not smoke till you grow up. - Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.

kadar
as well as

He speaks Spanish as well as French. - O, Fransızca kadar İspanyolca da konuşuyor.

Linda can dance as well as Meg. - Linda Meg kadar iyi dans edebilir.

kadar
as as
kadar
as near as
kadar
as big as

Belgium is not as big as France. - Belçika Fransa kadar büyük değildir.

Your car is three times as big as this one. - Senin araban bunun üç katı kadar büyük.

kadar
as much

Few things give us as much pleasure as music. - Birkaç şey bize müzik kadar çok zevk verir.

As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships. - Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.

kadar
so as

The people all praised the emperor's clothes without telling him the truth so as not to seem stupid, until a little boy said, The emperor is naked! - İnsanların hepsi küçük bir çocuk İmparator çıplak! deyinceye kadar aptal görünmemek için ona gerçeği söylemeden imparatorun giysilerini övdü.

Try to do so as far as the station. - İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.

kadar
something like

How long does it take you to do something like that? - Öyle bir şey yapman ne kadar sürer?

I'm too old to do something like that. - Öyle bir şeyi yapamayacak kadar yaşlıyım.

kadar
or so

You will get well in a week or so. - Bir haftaya kadar iyileşeceksin.

What will we do if we miss the last train? How about waiting until morning at an internet café or somewhere else? - Son treni kaçırırsak ne yapacağız? Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?

kadar
insomuch as
kadar
some

You must keep the plan secret until someone notices it. - Birisi fark edene kadar planı gizli tutmak zorundasın.

I must have it done somehow by six. - Saat altıya kadar bir şekilde onu yaptırmalıyım.

kadar
amount

Regardless of the amount, Brian wants the correct, entire amount by next week. - Miktarı göz önünde bulundurmaksızın,Brian gelecek haftaya kadar doğru,tam miktar istiyor.

What does the bill amount to? - Fatura ne kadar tutuyor?

kadar
as much ... as
kadar
degre

Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius. - Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.

The suspect was given the third degree until he confessed his crime. - Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.

kadar
amounting
kadar
as... as
kadar
about

Your income is about twice as large as mine is. - Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.

The population of Italy is about half as large as that of Japan. - İtalya'nın nüfûsu, Japonya'nınkinin yaklaşık yarısı kadardır.

kadar
degree

I agree with you to a degree. - Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.

To what degree can we trust him? - Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?

kadar
proportion
kadar
as much as

As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships. - Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.

I will help as much as I can. - Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.

kadar
up to the
kadar
untill
kadar
as many

Lucy has as many friends as I do. - Lucy benim sahip olduğum kadar çok sayıda arkadaşa sahip.

When I was young, I tried to read as many books as I could. - Gençken, okuyabildiğim kadar fazla kitap okumayı denedim.

kadar
as ... as
kadar
to from
anladığım kadarıyla
as far as I understand
bildiğim kadarıyla
for aught I know
bildiğim kadarıyla
as far as I know
bilindiği kadarıyla
as far as is known
gördüğüm kadarıyla
as far as I can see
hatırladığım kadarıyla
to the best of my recollection
ilgilendiğim kadarıyla
all I care
kadar
it's as if, consider that: Sağ olunuz, bir fincan içmiş kadar oldum. Thanks; consider me as having drunk a cup just the same
kadar
up to

Got into debt right up to my ears. - Gırtlağıma kadar borca battım.

Human beings can live up to 40 days without food, but no more than 7 without water. - İnsan gıda olmadan 40 gün kadar yaşayabilir fakat susuz en fazla 7.

kadar
about, approximately: On kişi kadar geldi. About ten people came. ... şu
kadar
more than, over: yüz şu kadar ağaç over a hundred trees
kadar
inasmuch as
kadar
up to, as far as (a place); until, up to (a time); by (a time); within (a time)
kadar
as ... as; as big as; as much as; until, till, by; up to; to; as far as; about, or so, something like; amount, degre
kadar
as much as: O yapabildiği kadar yaptı. She did as much as she could
kadar
(süre) by
kadar
as ... as: fil kadar büyük as big as an elephant
kadar
amount; much: O kadar ver. Give that amount
kadar
so ... (that): O kadar üzüldü ki .... She was so sad that
kadar
pending
kadar
so long as

Three people can keep a secret so long as two of them are dead. - Üç kişi, onlardan ikisi ölene kadar bir sırrı saklayabilir.

Her hair was so long as to reach the floor. - Saçları yere ulaşacak kadar uzundu.

kadar
as far as

Don't race the car. We want to make it go as far as possible. - Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.

As far as my experience goes, such a plan is impossible. - Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.

kadar
while

Read as many books as you can while you are a student. - Bir öğrenciyken okuyabildiğin kadar çok kitap oku.

We conversed until late at night while eating cake and drinking tea. - Biz kek yerken ve çay içerken gece geç saatlere kadar konuştuk.

kadar
to
kadar
upto
kadar
up
kadar
when

No matter what your profession, or how happy you may be in it, there are moments when you wish you had chosen some other career. - Mesleğiniz ne olursa olsun, ya da bu meslekte ne kadar mutlu olursanız olun, diğer bir mesleği seçmiş olmayı istediğiniz anlar vardır.

When angry, count ten; when very angry, a hundred. - Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.

English - English

Definition of kadarıyla in English English dictionary

Kadar
{i} family name
Turkish - Turkish

Definition of kadarıyla in Turkish Turkish dictionary

kadar
Denli: "Bu merdivenleri, yapıldığı günden beri bu kadar telaşla çıkmamışımdır."- Y. Z. Ortaç
kadar
Dek, değin
kadar
Miktarda, derecede: "İçinde biriken hayat bazen taşacak kadar çok oluyor."- H. E. Adıvar
kadar
Dek, değin: "Saat ona kadar sokaklarda gezdi."- P. Safa
kadar
Denli
kadar
Gösterme sıfatlarından biriyle bir sayıdan sonra geldiğinde kesinlikle belli olmayan bir niceliği belirtir
kadar
Büyüklüğünde, genişliğinde
kadar
Miktarda, derecede
kadar
Ölçüsünde, derecesinde: "Balıkçılıkta para vardır, ama dalgıçlık kadar da genç işidir."- S. F. Abasıyanık
kadar
Süre belirtir
kadar
Süre belirtir: "Bu minval üzere yedi ay kadar geçti, geçmedi."- R. H. Karay
kadar
Ölçüsünde, derecesinde
kadar
Gibi

Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun. - Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.

kadar
Gibi: "İstanbul'un balıkları kadar balıkçıları da hoştur."- S. F. Abasıyanık
kadar
Gösterme sıfatlarından biriyle bir sayıdan sonra geldiğinde kesinlikle belli olmayan bir niceliği belirtir: "Kantara'nın önünde yüz kadar düşman çadırı kurulmuştu."- F. R. Atay
kadar
ila