kadınlaşmak

listen to the pronunciation of kadınlaşmak
Turkish - English
feminize
assume (more) feminine characteristics; "feminized language"; "feminized frogs
To make womanish or effeminate
to give a (more) feminine, effeminate, or womanly quality or appearance to; "This hairdo feminizes the man"
femi·nize feminizes feminizing feminized in BRIT, also use feminise To feminize something means to make it into something that involves mainly women or is thought suitable for or typical of women. their governments' policies of feminizing low-paid factory work. a feminised pinstriped suit. to change something so that it includes women, is suitable for women, or is considered typical of women
to give a (more) feminine, effeminate, or womanly quality or appearance to; "This hairdo feminizes the man" assume (more) feminine characteristics; "feminized language"; "feminized frogs
{f} make female; make more feminine, give a feminine or womanly quality or appearance; (Biology) take on female sexual characteristics (also feminise)
kadın
woman

Iran balks at release of American woman. - İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.

Where did you see the woman? - Kadını nerede gördün?

kadın
female

Do you prefer a male or female doctor? - Erkek mi yoksa kadın bir doktoru mu tercih edersiniz?

The patients in this study consisted of 30 males and 25 females. - Bu çalışmadaki hastalar, 30 erkek ve 25 kadından oluşmaktadır.

kadın
women

Many young women in their 20s plan to go abroad during their summer holidays. - Yirmili yaşlarda birçok geç kadın yaz tatilleri esnasında yurt dışına gitmeyi planlıyorlar.

Women didn't care for him. - Kadınlar ondan hoşlanmadılar.

kadın
broad
kadın
{i} she

She shot a warm smile at the old lady. - O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.

One out of 455 women doesn't realize she's pregnant until the twentieth week of pregnancy. - 455 kadından bir kadın gebeliğinin yirminci haftasına kadar hamile olduğunu fark etmez.

kadın
{i} hen

I was looking at a pretty hen. - Ben güzel bir kadına bakıyordum.

kadın
{i} Jane
kadın
girl

This girl has become a woman. - Bu kız bir kadın oldu.

Peter was fed up with childish girls and wanted to meet a really mature woman. - Peter, çocuksu kızlardan bıktı ve gerçekten olgun bir kadınla tanışmak istedi.

kadın
married woman

I'm a married woman now. - Ben şimdi evli bir kadınım.

I'd never go out with a married woman! - Ben asla evli bir kadınla dışarı çıkmak istemem!

kadın
eve

Mary is one of the most beautiful women I've ever met. - Mary, şimdiye kadar tanıştığım en güzel kadınlarından biridir.

Tom falls in love with every woman he meets. - Tom tanıştığı her kadına âşık olur.

kadın
wife

He left his wife and shacked up with a woman half her age. - O, karısını terk etti ve yarı yaşında bir kadınla aşk hayatı yaşıyor.

That woman is his wife, I think. - Sanırım, o kadın onun karısıdır.

kadın
petticoat
kadın
lady

The old lady got down from the bus. - Yaşlı kadın otobüsten indi.

The thief disguised himself as an old lady. - Hırsız yaşlı bir kadın olarak kendini gizledi.

kadın
bird
kadın
skirt

At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear. - Camilerde kadınlar için örtü, etek ve hırka bulunur.

kadın
femme

Mary is a femme fatale. - Mary bir baştan çıkaran kadın.

kadın
moll
kadın
the woman
kadın
(Argo) pussy
kadın
dame
kadın
lady's

The lady's wish is my command. - Kadının isteği benim emrimdir.

kadın
good at housekeeping
kadın
feme
kadın
gyno
kadın
distaff
kadın
gynous
kadın
prov. a title used after the names of older women
kadın
woman; married woman; lady; servant; female
kadın
(Konuşma Dili) cleaning woman; maid
kadın
woman who has lost her virginity
kadın
womenfolk
kadın
womankind
kadın
drag
kadın
ma
Turkish - Turkish
Kadına benzer bir durum almak
Kadın gibi davranır duruma gelmek
Kadın
karı
Kadın
eksikli
Kadın
bayan
Kadın
dişi
Kadın
hatun
Kadın
eksik etek
Kadın
(Hukuk) ZENNİ
Kadın
avrat
Kadın
zen
kadın
Bayan anlamında kullanılan bir unvan
kadın
Tahta kab
kadın
Bayan: "Hintli kadın toplantıyı renklendirmek için, herkesin kendisine bazı şeyler sormasını teklif ediyordu."- B. Felek
kadın
Hizmetçi
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı: "Yanlarında, kendileriyle ahbaplık edecek dostlar, hizmetlerine koşacak kadınlar veya erkekler görmek isterler."- A. Ş. Hisar
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı
kadın
Evlenmiş kız
kadın
Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri olan
kadınlaşma
Kadınlaşmak işi
kadınlaşmak
Favorites