Don't tell crude jokes in the presence of my father.
- Babamın varlığında kaba şakalar yapma.
I was offended by her crude manners.
- Onun kaba davranışı tarafından rencide edildim.
Jackson was a rough man.
- Jackson, kaba bir adamdı.
Dennis doesn't have rough manners.
- Dennis'in kaba davranışları yoktur.
He's rude, arrogant and ignorant.
- O kaba, kibirli ve cahil.
Although he isn't ill-natured, he is not very kind.
- Kaba olmamasına rağmen, çok nazik değildir.
I dislike Chris because he is very rude and insensitive.
- Çok kaba ve duyarsız olduğu için Chris'ten hoşlanmıyorum.
Mike made a rude table from the logs.
- Mike günlüklerinden kaba bir tablo yaptı.
Sodium bicarbonate is commonly known as baking soda.
- Sodyum bikarbonat, yaygın olarak kabartma tozu olarak bilinir.
Don't judge me too harshly.
- Beni çok kaba şekilde yargılama.
What Tom said was disrespectful.
- Tom'un söylediği şey kabaydı.
He's misunderstood because of his vulgar language.
- Kaba dili nedeniyle yanlış anlaşıldı.
I find his language vulgar.
- Onun dilini kaba buluyorum.
I'm roughly the same age as you.
- Kabaca seninle aynı yaştayım.
Roughly half of America's fruits and vegetables come from California.
- Amerika'nın meyvelerinin ve sebzelerinin kabaca yarısı Kaliforniya'dan geliyor.
Why isn't it red and puffy?
- O neden kırmızı ve kabarık değil?