Layla's father is a smuggler.
- Leyla'nın babası bir kaçakçıdır.
Tom's father is a smuggler.
- Tom'un babası bir kaçakçı.
She laundered money for some drug traffickers.
- O, bazı uyuşturucu kaçakçıları için para aklıyordu.
Layla isn't a runaway.
- Leyla bir kaçak değildir.
He is rude, lazy, a runaway.
- O kaba, tembel bir kaçaktır.
Tom knew that John was a fugitive.
- Tom John'un bir kaçak olduğunu biliyordu.
The local police and the FBI formulated a search plan to capture the fugitives.
- Yerel polis ve FBI kaçakları yakalamak için bir araştırma planı hazırladı.
Tom is an illegal alien.
- Tom kaçak bir yabancı.
Illegal logging has decreased considerably.
- Kaçak ağaç kesimi önemli ölçüde azalmıştır.
I don't think Layla was a runaway.
- Leyla'nın kaçak olduğunu sanmıyorum.
The escaped prisoners are still on the run.
- Kaçak mahkumlar hâlâ kaçak.
Tom, an escaped convict, tried to alter his appearance through plastic surgery.
- Kaçak bir mahkum olan Tom, plastik cerrahi yoluyla görünümünü değiştirmeye çalıştı.
The escaped prisoners are still on the run.
- Kaçak mahkumlar hâlâ kaçak.
They said they were not afraid of smugglers.
- Kaçakçılardan korkmadıklarını söylediler.
The townspeople were astonishingly naive about what the smugglers were.
- Kasaba halkı kaçakçıların ne olduğunu hakkında şaşılacak derecede toydu.
Contraband may be confiscated.
- Kaçak mala el konulabilir.
The customs agent searched Tom for contraband.
- Gümrük ajanı, kaçakçılık için Tom'u araştırdı.
The leak needs to be stopped immediately.
- Kaçak derhal durdurulmalı.