kızma

listen to the pronunciation of kızma
Turkish - English
anger

You have no cause for anger. - Kızmak için nedenin yok.

tiff
becoming hot
vexation
frown
fury
inflammation
indignation
take it easy
glowing
resentment
kızmak
be angry

Tom had every right to be angry. - Tom kızmakta haklıydı.

Tom had reasons to be angry. - Tom'un kızmak için nedenleri vardı.

kız
girl

His girlfriend is Japanese. - Onun kız arkadaşı Japon.

He married a Canadian girl. - O, Kanadalı bir kızla evlendi.

kızma birader
(Diş) Ludo
kızma birader
angry brother
kız
{i} bird

Why is this bird called a robin redbreast? - Bu kuşa neden kızılgerdan diyorlar?

The girl let the bird loose. - Kız kuşu serbest bıraktı.

kız
daughter

His daughter is eager to go with him anywhere. - Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.

I'm Helen Cartwright's daughter. - Ben, Helen Cartwright'ın kızıyım.

kızmak
(Fiili Deyim ) get angry

Mary, come down. It is harmful to get angry. - Mary, sakin ol. Kızmak zararlıdır.

There's no reason to get angry. - Kızmak için hiçbir neden yok.

kızmak
{f} fret
kızmak
{f} huff
kızmak
get

There's no reason to get angry. - Kızmak için hiçbir neden yok.

That's no reason to get angry. - Kızmak için neden yok.

kızmak
have one's hackles up
kız
judy

That girl whose hair is long is Judy. - Saçı uzun olan kız Judy.

That girl who has long hair is Judy. - Uzun saçlı o kız Judy'dir.

kız
skirt

Mary was the only girl wearing a skirt. - Mary etek giyen tek kızdı.

These girls use white skirts. - Bu kızlar beyaz gömlek kullanıyor.

kız
queen

Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters. - Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.

I've got a queen of hearts. - Benim bir kupa kızım var.

kızmak
(deyim) be up in arms
kızmak
cross
kızmak
glow
kızmak
bristle
kız
resent

They may feel some resentment. - Biraz kızgınlık hissedebilirler.

I resent the way he treated me. - Onun bana davranma şekline kızıyorum.

kız
lass
kız
bridle up
kız
wench
kız
picture card
kız
virgin

Are you still a virgin? - Hâlâ kız oğlan kız mısın?

I want to marry a virgin girl. - Bakire bir kızla evlenmek istiyorum.

kız
bridle at
kız
puss
kızmak
rail against
kızmak
get mad
kızmak
resent
kızmak
bridle
kızmak
fly into a passion
kızmak
be riled
kızmak
fume
kız
gırl

He married a Canadian girl. - O, Kanadalı bir kızla evlendi.

Betty is a pretty girl, isn't she? - Betty güzel bir kızdır, değil mi?

kız
country girl
kız
girl's
kızmak
nettled
kız
chick

Dad uses fire to roast a chicken. - Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.

Tom loves fried chicken. - Tom, kızarmış tavuk seviyor.

kız
female

That female student is American. - O kız öğrenci Amerikalıdır.

The female student that sat in front of the teacher is from Germany. - Öğretmenin önünde oturan kız öğrenci Almanyalıdır.

kız
(iskambil) queen
kız
Miss

I really miss my girlfriend. - Kız arkadaşımı gerçekten özlüyorum.

In November of 1996, Mars Global Surveyor began a 10 month mission to the Red Planet. - Mars Global Surveyor Kasım 1996'da kızıl gezegene olan 10 aylık bir göreve başladı.

kız
maid

Mary went back to using her maiden name. - Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.

The maid gave up her job. - Hizmetçi kız, işinden ayrıldı.

kız
maiden

What's your mother's maiden name? - Annenin kızlık soyadı nedir?

Mary's maiden name is Jackson. - Mary'nin kızlık soyadı Jackson'dur.

kız
virgin, maiden
kız
lassie
kız
chicken

I like roast chicken. - Fırında kızartılmış tavuğu severim.

Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw. - Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.

kız
babe
kız
playing cards queen
kız
bunny

Mary wore bunny slippers. - Mary kız terlikleri giydi.

Tom gave his daughter a stuffed bunny. - Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.

kız
gal
kız
girl; daughter, girl; queen; virgin, maiden
kız
jenny
kız
colleen
kız
sheila
kız
jill

Jill is the only girl in our club. - Jill Kulübümüzde tek kız.

kız
demoiselle
kızmak
be nettled at
kızmak
get hot
kızmak
lose one's temper
kızmak
cut up rough
kızmak
become hot
kızmak
ruffle
kızmak
inflame
kızmak
be riled at
kızmak
be angry with smb
kızmak
chafe
kızmak
grow hot
kızmak
to get angry, to resent, to be cross (with sb) (about sth); to get hot
kızmak
heat
kızmak
(for a hen) to get broody
kızmak
(for something being heated) to get hot
kızmak
gall
kızmak
get hot under the collar
kızmak
fly off the handle
kızmak
rail
çabuk kızma
inflammability
çabuk kızma
petulance
Turkish - Turkish
Kızmak işi: "Şimdi artık kızma sırası bana gelmişti."- R. N. Güntekin
Kızmak işi
Kız
bint
Kızmak
horata
kız
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından seslenilirken kullanılır
kız
Dişi
kız
Dişi çocuk
kız
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından kullanılan bir seslenme sözü: "Sesleri işitiyor musun, kızım?"- F. R. Atay. İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
kız
İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
kız
Dişi çocuk: "Düşüncesi bu noktaya gelince birdenbire Azize'nin küçük kızını hatırladı."- H. E. Adıvar
kız
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire: "Bulursam namuslu bir kızla evleneceğim."- B. R. Eyuboğlu
kız
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire
kızmak
Isıtılan veya ısınan bir nesnenin sıcaklığı çok artmak
kızmak
Dişi kuşlar zamanı gelip kuluçkaya yatma isteği göstermek
kızmak
Isıtılan veya ısınan bir nesnenin sıcaklığı çok artmak. Öfkelenmek, sinirlenmek: "Tamamıyla bir Fransız olduğumu anlayınız da şapka giydiğime kızmayınız, olur mu?"- Ö. Seyfettin
kızmak
Zamanı gelip kuluçkaya yatma isteği göstermek
kızmak
At, eşek gibi hayvanlar çiftleşmek istemek, kösnümek
kızmak
Öfkelenmek, sinirlenmek
kızmak
Çiftleşmek istemek, kösnümek