kıyas

listen to the pronunciation of kıyas
Turkish - English
{i} comparison

In comparison with yours, my car is small. - Seninkine kıyasla benim arabam küçük.

In comparison to him, I am still older. - Onunla kıyaslarsak, ben hâlâ daha büyüğüm.

comparing
comparison, comparing
syllogism; deductive reasoning
syllogism
analogy
comparison " karşılaştırma; analogy" " örnekseme; syllogism" tasım
supposition
prognosis
kıyas edilen örnek
foil
kıyas etmek
to compare
kıyas götürür
comparable
kıyas kabul
etmez incomparable, not comparable
kıyas yöntemini kullanmak
(mantık) syllogize
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) benzetme, karşılaştırma, mukayese etme
Benzetme yolu, örnekseme
Karşılaştırma, oranlama
Tasım
Bir tutma, denk sayma
Karşılaştırma, oranlama: "Şehinşahlığının büyüklüğüne kıyasla, bütün dünya topraklarını az görerek hüngür hüngür ağladım."- Halikarnas Balıkçısı. Örnekseme
KIYAS
(Osmanlı Dönemi) Benzetmek, karşılaştırmak, mukâyese. İki şeyi birbiri ile karşılaştırmak. Benzeterek hüküm ve muhâkeme etmek
KIYAS
(Osmanlı Dönemi) Man: Doğru kabul edilen iki hükümden bir üçüncü hükmü çıkarmak
KIYAS
(Osmanlı Dönemi) Fık: İki belli şeyden birinin mahsus olan hükmünü, yâni, bu hükmün mislini, aralarındaki müttehid illetten dolayı, diğerinde de ictihad ile izhâr etmektir
kıyas-ı batıl
Kıyas-ı batıl yada mantık hatası: bir düşünceyi ortaya koyarken ya da anlamaya çalışırken yapılan yanlış çıkarsamadır. Safsatalar ilk bakışta geçerli ve ikna edici gibi görülebilen fakat yakından bakıldığında kendilerini ele veren sahte argümanlardır
İKTİRANÎ KIYAS
(Osmanlı Dönemi) Man: Neticenin aynı veya nakizı, mukaddemelerinin birisinde bilfiil zikredilmeyen kıyastır. Meselâ: "Her cisim muhdestir". Ve nakizı olan: "Bazı cisimler muhdes değildir" kaziyeleri, ne birinci ve ne de ikinci mukaddemede hey'et-i mecmuası ile zikredilmiş olmadığından iktirânidir