She was burning with jealousy.
- O kıskançlıktan yanıp tutuşuyordu.
She was a bundle of jealousy.
- O bir kıskançlık çıkınıydı.
The envious die, but envy never does.
- Kıskanç ölür ama kıskançlık asla ölmez.
Envious people die, but envy never does.
- Kıskanç insanlar ölür ama kıskançlık asla ölmez.
Envy is the central fact of American life.
- Kıskançlık, Amerikan yaşamının ana gerçeğidir.
The neighbor woman nearly died of envy.
- Komşu kadın neredeyse kıskançlıktan öldü.