kısası

listen to the pronunciation of kısası
Turkish - English
short for
abbreviated form of (i.e. a name)
kısa
brief

Tell me, briefly, what happened. - Bana kısaca ne olduğunu anlat.

A very brief warning or explanation is enough for an intelligent person. - Çok kısa bir uyarı veya açıklama akıllı bir kişi için yeterlidir.

kısa
{s} short

She's too short to reach the top. - O,tepeye ulaşamayacak kadar çok kısadır

He tried writing a short story. - Kısa bir hikaye yazmaya çalıştı.

kısa
compendious
kısa
short; brief, concise; fleeting; succinct, compendious
kısa
capsule
kısa
curt

He gave me a curt answer. - O bana kısa bir yanıt verdi.

kısa
{s} succinct

Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books. - Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.

kısa
concise

His address is a concise speech. - Onun konuşması kısa bir konuşma.

I need a concise explanation. - Kısa ve öz bir açıklamaya ihtiyacım var.

kısa
short and to the point
kısa
(Bilgisayar) minimal
kısa
briefer
kısa
(Bilgisayar,Dilbilim) breve
kısa
minimum
kısa
(Ticaret) abbreviated

Put the words in parentheses into abbreviated form. - Parantez içindeki kelimeleri kısaltılmış şekle koyun.

In English, ultraviolet is often abbreviated as UV. - İngilizcede ultraviyole sık sık UV olarak kısaltılır.

kısa
fleeting

If pleasure is fleeting, so is the effort. - Eğer zevk kısacık ise, çaba da öyledir.

kısa
compact
kısa
compressed
kısa
bristle
kısa
stubby
kısa
little

Would you turn down the stereo a little? - Steroyu biraz kısar mısın?

I'm staying here for a little while. - Kısa bir süre için burada kalıyorum.

kısa
mini

I am looking for a white mini skirt! - Kısa beyaz bir etek arıyorum!

When it seemed miniskirts couldn't be any shorter, they found out they could be shortened from above. - Mini etekler daha kısa olamaz gibi göründüğü zaman, onların yukarıdan kısaltılabileceklerini öğrendiler.

kısa
shorter

I am shorter than you. - Ben senden daha kısayım.

He's shorter than Tom. - O, Tom'dan daha kısadır.

uzun lafın kısası
In short, to make the long story short
daha kısası var mı
Do you have a shorter one
kısa
summary
kısa
flying
kısa
stumpy
kısa
(Anatomi) brevis
kısa
stodgy
kısa
trip

I'm cutting my trip short. - Ben gezimi kısa kesiyorum.

Tom ran out of money and had to cut his trip short. - Tom'un parası bitti ve gezisini kısa kesmek zorunda kaldı.

kısa
stub
kısa
thumbnail
kısa
paddle
kısa
canzonet
kısa
shorty
sözün kısası
shortly
sözün kısası
finally
sözün kısası
in a word
sözün kısası
in short
sözün kısası
in short .../the long and the short of it is that
sözün kısası
in fine
uzun lafın kısası
(sözün) in short, to put it in a nutshell
uzun lafın kısası
the long and short of it, in short
uzun lâfın kısası
in short

We were financially troubled, in short, we were bankrupt. - Biz mali olarak sıkıntılıydık, uzun lafın kısası, biz iflastaydık.

uzun lâfın kısası
to make the long story short
uzun sözün kısası
in brief
English - English

Definition of kısası in English English dictionary

lafın kısası
In short, briefly, in a word, in a nutshell, in precis, in essence, to come to the point; in conclusion, in summary, to sum up
Turkish - Turkish

Definition of kısası in Turkish Turkish dictionary

kısa
Boyu, uzunluğu az olan, uzun karşıtı
Kısa
(Osmanlı Dönemi) HUTRUŞ
Kısa
alçak
Kısa
(Hukuk) KASİR
Kısa
(Osmanlı Dönemi) KEZZE
Kısa
kesik
Kısa
(Osmanlı Dönemi) KEBEL
kısa
Kısa olan şey
kısa
Ayrıntısı çok olmayan
kısa
Az süren, uzun olmayan: "Türk milleti en kısa zaman içinde yeni harflerle okumaya, yazmaya başladı."- E. İ. Benice
kısa
Az süren, uzun olmayan
kısa
Kısaca, kısaltarak
sözün kısası
Sonuç olarak, özet olarak, kısaca
kısası
Favorites