Definition of kısa in Turkish English dictionary
- brief
Tom gave a brief talk.
- Tom kısa bir konuşma yaptı.
Tell me, briefly, what happened.
- Bana kısaca ne olduğunu anlat.
- short
She's too short to reach the top.
- O,tepeye ulaşamayacak kadar çok kısadır
He tried writing a short story.
- Kısa bir hikaye yazmaya çalıştı.
- compendious
- short; brief, concise; fleeting; succinct, compendious
- capsule
- curt
He gave me a curt answer.
- O bana kısa bir yanıt verdi.
- concise
I'll be brief and concise.
- Kısa ve özlü olacağım.
His address is a concise speech.
- Onun konuşması kısa bir konuşma.
- mini
Mini-skirts are back in fashion again.
- Kısa etekler yeniden moda oldu.
I am looking for a white mini skirt!
- Kısa beyaz bir etek arıyorum!
- summary
- flying
- succinct
Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books.
- Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.
- stumpy
- short and to the point
- (Bilgisayar) minimal
- briefer
- (Bilgisayar,Dilbilim) breve
- minimum
- (Ticaret) abbreviated
In English, ultraviolet is often abbreviated as UV.
- İngilizcede ultraviyole sık sık UV olarak kısaltılır.
Put the words in parentheses into abbreviated form.
- Parantez içindeki kelimeleri kısaltılmış şekle koyun.
- fleeting
If pleasure is fleeting, so is the effort.
- Eğer zevk kısacık ise, çaba da öyledir.
- compact
- compressed
- bristle
- stubby
- little
Would you please turn down the TV a little?
- Lütfen TV'yi biraz kısar mısın?
Would you turn down the stereo a little?
- Steroyu biraz kısar mısın?
- shorter
He's shorter than Tom.
- O, Tom'dan daha kısadır.
I am shorter than you.
- Ben senden daha kısayım.
- (Anatomi) brevis
- stodgy
- trip
I plan to make a trip to China in the winter or soon after.
- Kışın ya da kısa bir süre sonra Çin'e bir gezi yapmayı planlıyoruz.
I'm cutting my trip short.
- Ben gezimi kısa kesiyorum.
- stub
- thumbnail
- paddle
- canzonet
- shorty
- kısa kürek
- paddle
- kısa süreli yağmur
- shower
- kısa uyku
- nap
- kısa kesmek
- curtail
- kısa kesmek
- cut short
We ran out of time and had to cut short the interview.
- Zamanımız bitti ve röportajı kısa kesmek zorunda kaldım.
- kısa mesafeli yarış arabası
- dragster
- kısa toplantı
- briefing
- kısa uyku
- snooze
- kısa ve özlü
- tight
- kısa dönem
- (Ticaret) short term
- kısa dönem
- bout
- kısa far
- (Biyoloji) low beam light
- kısa farlar
- (Biyoloji) low beam lights
- kısa görmek
- glimpse
- kısa söz
- curt
- kısa sözlük
- vocabulary
- kısa süre
- (Sigorta) short period
- kısa süre önce
- recently
- kısa ve detaylı özet
- compendium
- kısa ve öz
- succinct
- kısa ve özlü
- pithy
- kısa-dalga
- (Kimya) short-wave
- kısa ve öz biçimde açıklamak
- encapsulate
- kısa ve öz
- brief
Please be as brief as possible.
- Lütfen mümkün olduğu kadar kısa ve öz ol.
I'll be brief and concise.
- Kısa ve özlü olacağım.
- kısa bacaklı
- short legs
- kısa bir süre önce
- A short while ago
- kısa far
- short light
- kısa kısa
- brief
- kısa süre sonra
- Shortly after
- kısa ve özlü anlatım
- concise expression
- kısa yol
- shortest path
- kısa yoldan
- short way
- kısa çorap
- sock
Yesterday, I bought ten new pairs of ankle socks.
- Dün, on çift yeni kısa çorap satın aldım.
- kısa ama sağlam yapılı
- stocky
- kısa at yarışı
- scurry
- kısa bacaklı binek atı
- cob
- kısa bacaklı yük beygiri
- punch
- kısa bakış
- glance
- kısa bakış
- look in
- kısa bir kesim istiyorum
- I'd like a short cut
- kısa bir süre için
- for the time
- kısa bol pantolon
- (16.yy.) trunk hose
- kısa boylu
- low
- kısa boylu kimse
- shorty
- kısa boynuzlu sığır
- shorthorn
- kısa ceket
- shorty
- kısa ceket
- shortie
- kısa ceket
- bolero
- kısa ceket
- eton jacket
- kısa cümle
- short sentence
- kısa dalga
- radio shortwave
- kısa dalga
- short wave
- kısa dalga yayın yapan
- short wave
- kısa dalmak
- (uçak) undershoot the runway
- kısa dar ceket
- Spencer
- kısa devre
- by-pass
- kısa devre
- short circuit
I spilled jam on the electric outlet and there was a short circuit.
- Elektrik prizine reçel döktüm ve bir kısa devre vardı.
The short circuit blew a fuse.
- Kısa devre bir sigortayı patlattı.
- kısa devre
- short
Because of a short circuit, we were suddenly in the dark.
- Kısa devre yüzünden aniden karanlıktaydık.
The short circuit blew a fuse.
- Kısa devre bir sigortayı patlattı.
- kısa devre
- short circuit, short
- kısa devre
- shortchange
- kısa devre valfi
- by-pass valve
- kısa devre yaptırmak
- short
- kısa devre yaptırmak
- short circuit
- kısa dikiş iğnesi
- blunts
- kısa dingil
- stub axle
- kısa don
- trunks
- kısa dönem asker
- short term serviceman
- kısa dönem karı
- short term profit
- kısa dönemli
- short-range, short-term
- kısa e öz olma
- laconism
- kısa ebegümeci
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: ebegümecigiller,hubbaziye) roundleaf mallow
- kısa elbise
- shortie
- kısa elbise
- shorty
- kısa etekli dansçı
- (ıngiliz pandomini) columbine
- kısa gemici paltosu
- pea jacket
- kısa gezinti
- spin
- kısa geçme
- stub tenon
- kısa geçmek
- to explain (something) without going into detail
- kısa görüşlü
- narrow-minded
- kısa güldürü
- sketch
- kısa günün kârı
- (Konuşma Dili) At least it's better than nothing
- kısa günün kârı/kazancı az olur
- (Atasözü) If you only spend a little time working on something, you can't expect to benefit very much from it
- kısa haberler
- spot news
- kısa hece
- short
- kısa hece
- short syllable
- kısa hikâye
- novella
- kısa hikâye
- anecdote
- kısa hikâye
- sketch
- kısa hikâye
- short story
Paul was reading a short story last night.
- Paul dün gece bir kısa hikaye okuyordu.
The heart of the tragedy, as of a short story, is a conflict.
- Trajedinin kalbi, bir kısa hikaye olarak, bir çatışmadır.
- kısa huzmeli farlar
- dimmers
- kısa içimlik
- short drink
- kısa kafalı
- brachycephalic
- kısa kalmak
- fall short
- kısa kanatlı sarı mukallit
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: ötleğenkuşugiller,çalıbülbülügiller) melodious warbler
- kısa kesilmiş
- short
- kısa kesilmiş
- close cropped
- kısa kesilmiş
- bobbed
- kısa kesilmiş at yelesi
- hog mane
- kısa kesilmiş kuyruk
- dock
- kısa kesilmiş saç
- crop
- kısa kesimli
- (saç) crop eared
- kısa kesin lütfen
- cut it short please
- kısa kesinlik
- short precision
- kısa kesme
- discount
- kısa kesmek
- to cut short (one's talk)
- kısa kesmek
- (saç) shingle
- kısa kesmek
- boil down
- kısa kesmek
- be brief
- kısa kesmek
- draw it fine
- kısa kesmek
- tell briefly
- kısa kesmek
- to cut short, to break short, to curtail
- kısa kesmek
- wrap it up
- kısa kesmek
- bob
- kısa kesmek
- chop one's words
- kısa kol
- armlet
- kısa kollu
- short sleeve
The men are wearing short sleeve shirts.
- Adamlar kısa kollu gömlekler giyiyorlar.
The men are wearing short sleeves.
- Adamlar kısa kollu giyiyorlar.
- kısa kollu
- short sleeved
- kısa kruvaze ceket
- reefer
- kısa kurslu
- short stroke
- kısa kuyruk
- bobtail
- kısa kuyruklu piyano
- baby grand
- kısa külot
- half-slip
- kısa kılıç
- dirk
- kısa lifli
- short-fibred
- kısa manto
- mantelet
- kısa manto
- mantlet
- kısa manto
- mantilla
- kısa mektup yazmak
- drop smb. a line
- kısa menzil
- short-range
- kısa menzilli
- short range
- kısa menzilli balistik füze
- (Askeri) short-range ballistic missile
- kısa menzilli geniş bant telsizi
- (Askeri) short range wide band radio
- kısa menzilli hava aracı
- (Askeri) short-range aircraft
- kısa menzilli hava savunması çatışma bölgesi
- (Askeri) short-range air defense - kısa menzilli hava savunması SHORADEZ short-range air defense engagement zone
- kısa menzilli havadan atılan füze
- sidewinder
- kısa menzilli havadan karaya taarruz füzesi; sistem değişimi ve modernizasyonu
- (Askeri) short-range air-to-surface attack missile; system replacement and modernization
- kısa menzilli insansız hava aracı
- (Askeri) short-range unmanned aerial vehicle
- kısa mertek
- jack rafter
- kısa mesafe
- short-range
- kısa mesafe
- piece
- kısa mesafe
- spell
- kısa mesafe kalkış ve inişi
- (Askeri) short takeoff and landing
- kısa mesafe koşucusu
- sprinter
- kısa mesafe taşımacılığı
- short haul
- kısa mesafede gidip gelen tren servisi
- commutation
- kısa mesafeli
- short range
- kısa mesafeli
- shortdistance
- kısa mesafeli koşu
- dash
- kısa mesafeli yarış
- drag race
- kısa metrajlı film
- quickie
- kısa metrajlı film
- short
- kısa metrajlı film
- short film, one-reeler
- kısa namlulu av tüfeği
- scattergun
- kısa odaklı mercek
- bull's eye
- kısa ok
- bolt
- kısa okunuşlu ünlü
- short
- kısa oyun
- playlet
- kısa palto
- coatee
- kısa palto
- Spencer
- kısa pantolon
- knickers
- kısa pantolon
- small clothes
- kısa pantolon
- knee breeches
- kısa pelerin
- scapular
- kısa perde
- valance
- kısa piyes
- playlet
- kısa reklâm
- spot announcement
- kısa roman
- novelette
- kısa sabahlık
- camisole
- kısa saplı balta
- chopper
- kısa saç
- (kadın) shingle
- kısa saç
- bobbed hair
- kısa saç kesimi
- (kadın) eton crop
- kısa saç modeli
- bob
- kısa saçlı
- short haired
- kısa sonat
- sonatina
- kısa süre
- span
- kısa süre
- short notice
Tom had to go to Boston on short notice.
- Tom çok kısa sürede Boston'a gitmek zorunda kaldı.
I appreciate you seeing me on such short notice.
- Bu kadar kısa sürede beni gördüğün için seni takdir ediyorum.
- kısa süre
- piece
- kısa süre
- short time
I believe she'll arrive in a short time.
- Ben onun kısa sürede ulaşacağına inanıyorum.
Tom only lived in Boston for a short time.
- Tom kısa süre sadece Boston'da yaşadı.
- kısa süre
- spell
- kısa süre
- streak
- kısa süre
- snatch
- kısa sürede
- in a little while
Tom is coming over in a little while.
- Tom kısa sürede ziyaret edecek.
- kısa sürede
- overnight
I got stronger overnight.
- Kısa sürede daha güçlü oldum.
- kısa sürede unutulan şey
- nine days' wonder
- kısa süreli
- snatchy
- kısa süreli
- shortlived