kısımlar

listen to the pronunciation of kısımlar
Turkish - English
parts
vicinity, region

We intend being at Leamington before long, unless some change in the weather should make our stay in these parts more tolerable.

The male genitals
Third-person singular simple present indicative form of part
intellectual ability or learning

He was a man of great parts but little virtue.

plural form of part
{n} qualities, faculties, districts, regions
the local environment; "he hasn't been seen around these parts in years
1-1 TITLE, INTENT, SCOPE
All of the supplies, machine parts, and materials to repair an asset, or a system in or around an asset
third-person singular of part
a once popular method of publishing a book in instalments, the individual parts or numbers intended to be bound together on completion
A metaphoric term for different aspects of a person's experience Parts are distinct from the specific behaviors adopted by the "parts" in order to get their positive outcomes
Individual sections of a MIDI or audio track
Subdirectory of the LDRAW folder created when the ldraw027 exe archive is extracted This is the default location for all LDraw Parts
the local environment; "he hasn't been seen around these parts in years"
Subcomponent elements of an aggregate object
plural of part
Number of lines of rope or chain supporting the load block or hook
(Program Support Data (PSD) Automated Reporting and Tracking System) An automated data base of Program Support Data (PSD) information managed by NAVSEA 04 and used for logistics support and budget planning
{i} local environment; outer genitals
kısım
part

This theory consists of three parts. - Bu teori üç kısımdan oluşur.

They could not agree on some parts of it. - Onun bazı kısımları üzerinde anlaşamadı.

kısım
section
kısım
portion

Just a small portion. - Sadece küçük bir kısım.

kısım
{i} episode
kısım
division
kısım
(Ticaret) component
kısım
{i} fragment
kısım
instalment
kısım
zone

Parts of the city looked like a disaster zone following the storm. - Fırtınadan sonra şehrin bazı kısımları afet alanı gibiydi.

kısım
branch
kısım
proportion
kısım
arm
kısım
installment
kısım
(İnşaat) subsection
kısım
offtake
kısım
break
kısım
(Tıp) moiety
kısım
chamber
kısım
(Kanun) tranche
kısım
portio

Just a small portion. - Sadece küçük bir kısım.

kısım
stretch
kısım
cantle
kısım
movement
kısım
side
kısım
segment
kısım
department
kısım
fascicle
kısım
bay
kısımlar
entrails
kısımlar
innards
keskin kısımlar
lacerations
kısım
compartment
kısım
part, portion, piece; section, division; kind
kısım
group
kısım
chapter
kısım
part, portion, section, division
kısım
member
kısım
kind: kadın kısmı womankind
kısım
dole
kısım
instal(l)ment
kısım
genus
yenilenen kısımlar
(Ticaret) superseded versions
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) MEVADD
aksam
KISIM
(Osmanlı Dönemi) Kapalı avucunun alabildiği miktar
KISIM
(Osmanlı Dönemi) (Kısm) Bir parça, bölük, takım, kesim
Kısım
(Osmanlı Dönemi) SAFHA
Kısım
(Osmanlı Dönemi) BÂB
kısım
Bir cinsten veya meslekten olanların tümü: "Kadın kısmı tutunacak yer ister, güvenecek yer ister."- Z. Selimoğlu. Şube, kol, dal
kısım
Bir cinsten veya meslekten olanların tümü
kısım
Parçalara ayrılmış bir şeyin her bölümü, bölük, kesim
kısım
Şube, kol, dal
kısım
Avuç dolusu
kısım
Parçalara ayrılmış bir şeyin her bölümü, bölük, kesim: "Şimdi hayatının rol oynamaya lüzum görmediği kısımlarına, yani onun ev hayatına geliyorum."- R. N. Güntekin
kısımlar
Favorites