kırsal

listen to the pronunciation of kırsal
Turkish - English
agrarian
(Hukuk) rural

Nick looks down on anyone who comes from a rural area. - Nick kırsal alandan gelen birine tepeden bakıyor.

You will soon be used to rural life. - Yakında kırsal yaşama alışacaksın.

rural, rustic; pastoral
countrified
Arcadian
rustic
country

Every summer I go to the countryside. - Her yaz kırsala giderim.

Feeling tired after his walk in the country, he took a nap. - Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.

country, rural, rustic; pastoral
pastoral
(Argo) bush
country side
silvan
kırsal bölge
countryside

The countryside is quieter than the city. - Kırsal bölge şehirden daha sessizdir.

There are lots of trees in the countryside. - Kırsal bölgede çok ağaç var.

kırsal bölge
the country
kırsal bölge
the land
kırsal cennet
Arcadia
kırsal kalkınma politikaları
(Hukuk) rural development policies
kırsal kesim
countryside, the country
kırsal yöre halkı
countryside
Turkish - Turkish
Az insanın barındığı, daha çok kır durumunda olan yer
Kır ile ilgili
kırsal alan
Üretim etkinlikleri tarıma dayalı olan, kırsal nüfusun yaşadığı ve çalıştığı alan
kırsal bölge
Genellikle tarım veya hayvancılık yapılan ve az insanın yaşadığı yer
kırsal nüfus
Tarımla uğraşan, genellikle şehir sınırları dışında, köy ve kasabalarda yaşayan nüfus