His cheeks were bright red.
- Yanakları kıpkırmızıydı.
Mary's face turned bright red.
- Mary'nin yüzü kıpkırmızı oldu.
I eat red (dark red; crimson) potatoes while drinking tea.
- Çay içerken kırmızı ( koyu kırmızı; kıpkırmızı) patates yemeyi severim.