kımıldama

listen to the pronunciation of kımıldama
Turkish - English
steady
hold still
don't move
keep still
{i} wiggle
move

We did not move for fear we should wake him up. - Onu uyandırma korkusuyla kımıldamadık.

The horse stopped and wouldn't move. - At durdu ve kımıldamadı.

kımıldamak
{f} move

Sadako wanted to say more, but her lips just didn't want to move anymore. - Sadako daha fazlasını demek istiyordu ama dudakları artık kımıldamak istemedi.

kımıldamak
{f} stir
kımıldamak
budge
kımıldamak
{f} play
kımılda
{f} wiggle
kımılda
snap to it
kımılda
{f} move

Don't move, or I'll shoot you. - Kımıldama, yoksa seni vururum.

We did not move for fear we should wake him up. - Onu uyandırma korkusuyla kımıldamadık.

kımıldamak
stir one's stumps
kımıldamak
to move slightly, stir, budge
kımıldamak
to move, to stir, to budge
kımıldamak
wiggle
Turkish - Turkish
Kımıldamak, kımıldanmak işi
Kımıldamak
(Osmanlı Dönemi) TEDELDÜL
kımıldamak
Yerinde hafifçe hareketlenmek