Turkish - English
Definition of kılıklı in Turkish English dictionary
- heels
- {i} triangular pieces of wood that provide a strong support or backing when they are inserted into gaps between rough framing (as windows frames) and finished articles
- plural of heel
- High-heeled shoes
- kılıklı kıyafetli
- (someone) who has a prepossessing appearance
- kılık
- {i} attire
- kılık
- {i} dress
- kılık
- famine
- kılık
- disguise
Tom disguised himself as a policeman.
-Tom, bir polis olarak kılık değiştirdi.
Tom could be disguised.
-Tom kılık değiştirmiş olabilir.
- kılık
- regalia
- kılık
- habiliment
- kılık
- guise
- acayip kılıklı tip
- guy
- hırpani kılıklı
- slovenly
- hırpani kılıklı tıp
- scarecrow
- kılık
- garb
- kılık
- appearance; dress, costume; guise
- kılık
- (outward) appearance (of someone)
- kılık
- form, shape
- kılık
- jersey
- kılık
- appearance
- kılık
- apparel
- kılık
- likeness
- kılık
- getup
- kılık
- vesture
- pejmürde kılıklı
- ragged
- perişan kılıklı
- down the heels
- perişan kılıklı
- out at heels
Related Terms
Turkish - Turkish
Definition of kılıklı in Turkish Turkish dictionary
- Güzel, temiz
- Herhangi bir kılıkta olan
- huyunda olan, davranışlarını taklit eden
- kılıklı kıyafetli
- İyi giyinmiş
- Kılık
- eşkal
- Kılık
- kisve
- kılık
- Bir kimsenin resmi, fotoğraf
- kılık
- Bir kimsenin giyinişi, dış görünüşü, giyim, üst baş, kıyafet, kisve
- kılık
- Bir kimsenin giyinişi, dış görünüşü, giyim, üst baş, kıyafet, kisve: "Delikanlı kopuklar, kılıklarından, giyinişlerinden belli oluyorlar."- M. Ş. Esendal