Don't do anything to provoke Tom.
- Tom'u kışkırtmak için bir şey yapma.
Tom is trying to provoke me.
- Tom beni kışkırtmaya çalışıyor.
Tom instigated the whole thing.
- Tom her şeyi kışkırtıyordu.
You need to stop provoking fights with Tom.
- Tom'u kışkırtan kavgaları durdurmalısın.
I'm not provoking their daughters.
- Ben onların kızlarını kışkırtmıyorum.
The aggression was provoked by all those gratuitous insults.
- Saldırı tüm bu gereksiz hakaretler tarafından kışkırtıldı.
His rude reply provoked her to slap his face.
- Onun kaba cevabı onun yüzüne tokat atması için onu kışkırttı.