kışkırtıcı

listen to the pronunciation of kışkırtıcı
Turkish - English
agitator
instigator
provocative

Mary is wearing provocative clothing. - Mary kışkırtıcı giysiler giyiyor.

After seeing her provocative body, he became obsessed with her. - Onun kışkırtıcı vücudunu gördükten sonra, ona bağımlı oldu.

inciting
seditious
factionist
coat trailing
setter on
fomenter, instigator; agent provocateur
incendiary
provocateur
demagog
irritant
demagogue
rabble rousing
factious
stumper
instigating
plotter
provocative, inciting; agitator, inciter, instigator, provoker
fomenter
rabble-rousing
inflammatory

Stop being so inflammatory. - Bu kadar kışkırtıcı olmayı bırak.

accessory before the fact
thought provoking
warmonger

We're not warmongers. - Biz savaş kışkırtıcısı değiliz.

kışkırtıcı ajan
agent provocateur
kışkırtıcı kişi
disorderly person
Turkish - Turkish
Kışkırtma işini yapan, muharrik, provokatör
Kışkırtma işini yapan, muharrik, provokatör: "O kaçmalar, kovalamalar, kışkırtıcı hareketlerin hepsi onda da vardı."- N. Cumalı. İnsanı bir şey yapmaya heveslendiren (şey)
İnsanı bir şey yapmaya heveslendiren (şey)
provokatör
ajitatör
körükleyici
kışkırtıcı ajan
İnsanları, bazı suçları işlemeye sürüklemekle görevli kimse
kışkırtıcı
Favorites