Turkish - English
Definition of kütüphane in Turkish English dictionary
- library
Tomorrow, I'll take the books to the library.
-Yarın kitapları kütüphaneye götüreceğim.
Talking in the library is not allowed.
-Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- bibliotheca
- bookcase
- atheneum
- athenaeum [Brit.]
- library; bookcase
- {i} Athenaeum
- kütüphane kitap listesi
- catalogue
- kütüphane kitap listesi
- catalog
- milli kütüphane
- national library
- Müşterek Elektronik Kütüphane
- (Askeri) Joint Electronic Library
- ayaklı kütüphane
- very learned person
- ayaklı kütüphane
- well-read person, walking encyclopaedia
- ayaklı kütüphane
- walking library
- gezici kütüphane
- bookmobile, mobile library, traveling library
- gezici kütüphane
- bookmobile
- gezici kütüphane aracı
- bookmobile
- halka açık kütüphane
- open access library
- kitap kiralayan kütüphane
- lending library
- takım; program kütüphane teybi
- (Askeri) platon; program library tape
- yerli kütüphane
- (Askeri) permanent library
- ödünç kitap veren kütüphane
- circulating library
Related Terms
Turkish - Turkish
Definition of kütüphane in Turkish Turkish dictionary
- Kuruluş amaç ve görevine uygun kitap, film, plak gibi her türlü düşünce ve sanat ürününü toplayan, düzenleyen ve genel olarak ilgilenen okurlara sunan kuruluş, bibliyotek: "Kütüphanesi ile, kadrosu ile, organizasyonu ile, ülkenin övünülür gazetelerinden biri hâline getirmede katkısı büyüktü."- H. Taner
- Kitap satılan dükkân, kitap evi
- (Hukuk) DARÜLKÜTÜP
- ayaklı kütüphane
- Pek çok konuda bilgisi olan, çok şey okumuş ve öğrenmiş olan, sorulan her soruya cevap verebilen kimse
- genel kütüphane
- Bütün alanlarda yazılmış ve yayımlanmış kitapları, süreli yayınları ve belgeleri bünyesinde toplayan kütüphane, umumî kütüphane
Related Terms
kütüphane
Hyphenation
kü·tüp·ha·nePronunciation
Resimler
Favorites