I'm not insolent to them.
- Ben onlara karşı küstah değilim.
I am not insolent towards them.
- Onlara karşı küstah değilim.
He was impertinent to his father.
- O, babasına karşı küstahtı.
Dan isn't an arrogant and disdainful guy.
- Dan küstah ve kibirli bir adam değil.
When he was young, he had an arrogant air.
- Ben gençken onun küstah bir tavırı vardı.
Don't be fresh to me.
- Bana karşı küstahlık yapma.
It's presumptuous to call this a palace. Essentially, it's a big house.
- Buna bir saray diyen küstahtır. Aslında bu büyük bir ev.
Aren't you being a little presumptuous?
- Biraz küstahça davranmıyor musun?
His overbearing manner infuriates me.
- Onun küstah tavrı beni kızdırıyor.
Don't be flippant about this.
- Bu konuda küstah olma.
Don't be flippant about this.
- Bu konuda küstah olma.
Boldly, she asked me the question.
- Küstahça,bana soru sordu.
Just as I was asking her to marry me, an impudent fellow jumped in.
- Tam ben onun benimle evlenmesini istiyorken küstah adam atladı.
I can't put up with his arrogance.
- Onun küstahlığına katlanamıyorum.
I cannot stand his arrogance any longer.
- Ben artık onun küstahlığına daha fazla dayanamam.