kültürlülük

listen to the pronunciation of kültürlülük
Turkish - English
sophistication
Falsification or contamination
Deceptive logic; sophistry
Complexity
a deliberately invalid argument displaying ingenuity in reasoning in the hope of deceiving someone
Enlightenment or education
Sophistication is the quality of being intelligent and knowing a lot, so that you are able to understand complicated situations. Swift said the growing sophistication among biotech investors presented an opportunity for a more specialist investment fund. The Times
Cultivated intellectual worldliness; savoir-faire
falsification by the use of sophistry; misleading by means of specious fallacies; "he practiced the art of sophistication upon reason" the quality or character of being intellectually sophisticated through cultivation or experience or disillusionment being expert or having knowledge of some technical subject; "understanding affine transformations requires considerable mathematical sophistication
uplifting enlightenment
The sophistication of machines or methods is their quality of being more advanced or complex than others. Given the sophistication of modern machines, there is little that cannot be successfully washed at home
{i} worldliness, experience; complexity
Sophistication is the quality of being comfortable in social situations and knowing about culture, fashion, and other matters that are considered socially important. James Bond is known for his sophistication, his style and his sense of class
The act of sophisticating; adulteration; as, the sophistication of drugs
the quality or character of being intellectually sophisticated through cultivation or experience or disillusionment
the quality or character of being intellectually sophisticated through cultivation or experience or disillusionment being expert or having knowledge of some technical subject; "understanding affine transformations requires considerable mathematical sophistication
falsification by the use of sophistry; misleading by means of specious fallacies; "he practiced the art of sophistication upon reason"
kültür
{i} culture

He has studied the cultures of Eastern Countries. - Doğu ülkelerinin kültürlerinin öğrenimini yaptı.

I learned a lot about Greek culture. - Yunan kültürü hakkında çok şey öğrendim.

kültür
thorough knowledge (of a particular subject)
kültür
culture (of microorganisms in media)
kültür
culture (of a particular society)
kültür
culture, refinement, cultivation
kültür
ethos
kültür
kultur
Turkish - Turkish
Kültürlü olma durumu
Kültür
(Hukuk) HARS
Kültür
ekin
kültür
Tarım
kültür
Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü, hars, ekin: "Harf inkılabı, Türk kültür inkılabının temelidir."- E. İ. Benice
kültür
Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü: "Doğrusu, teknik ve kültür her gün biraz daha ilerlemektedir."- S. Birsel
kültür
Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü
kültür
Uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme
kültür
Balıkların yapay yılla beslenme ve büyütülmesi
kültür
Tarihî, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddî ve manevî değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü, hars, ekin
kültür
Muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi
kültür
Bireyin kazandığı bilgi
kültürlülük
Favorites