köylüler

listen to the pronunciation of köylüler
Turkish - English
villagers

They supplied the villagers with food. - Köylülere yiyecek sağladılar.

The villagers believed in a life after death. - Köylüler ölümden sonraki bir hayata inanıyorlar.

peasantry
peasants

The poor peasants ate potatoes. - Yoksul köylüler patates yediler.

Most of the peasants living in this godforsaken village are illiterate. - Bu kahrolası köyde yaşayan köylülerin çoğu cahildir.

köylü
peasant

I am nothing but a poor peasant. - Fakir bir köylüden başka bir şey değilim.

I look like an old peasant. - Yaşlı bir köylüye benziyorum.

köylü
countryman
köylü
villager

The villagers were kind to their visitors. - Köylüler ziyaretçilerine karşı nazikti.

The explosion frightened the villagers. - Patlama köylüleri korkuttu.

köylü
countrified
köylü
{i} rustic
köylü
peasantry
köylü
hodge
köylü
villein
köylü
rube
köylü
cottager
köylü
country folk
köylü
{i} yokel
köylü
hayseed
köylü
peasant, villager
köylü
provincial
köylü
Corydon
köylü
grass roots
köylü
kerne
köylü
ploughman
köylü
hick
köylü
villager; peasant
köylü
(ırl.) kern
köylü
person from the same village as oneself, fellow villager
köylü
plowman
köylü
clown
köylü
{i} churl
köylü
{i} boor
köylü
jack
köylü
ryot
Turkish - Turkish

Definition of köylüler in Turkish Turkish dictionary

Köylü
pagan
Köylü
oğuz
köylü
Köy halkı
köylü
Aynı köyden olan
köylü
Kaba, anlayışsız kişi
köylü
Kaba, anlayışsız: "Otomobilin içinden köylü kılıklı, tıknaz bir adam çıktı."- H. Taner
köylü
Köy halkı: "Köylüleri, özellikle onları çok iyi tanıyordu."- T. Buğra
köylü
Köyde yaşayan veya köyde doğmuş olan: "Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun / Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini."- Ö. B. Uşaklı
köylü
Köyde yaşayan veya köyde doğmuş olan
köylüler
Favorites