Definition of köşe in Turkish English dictionary
- corner
The house on the corner is ours.
- Köşe başındaki ev bizim.
There used to be a post office on the corner.
- Köşe başında postahane vardı.
- edge
The soldiers cornered Tom at the edge of a high cliff.
- Askerler yüksek bir uçurumun kenarında Tom'u köşeye sıkıştırdılar.
She lives near the edge of Wripple, so she drives in every day.
- O, Wripple'ın köşesine yakın yaşıyor, bu yüzden o her gün araba sürmektedir.
- quarter
- angle
A square has four angles.
- Bir karenin dört tane köşesi vardır.
Triangles don't have four angles.
- Üçgenlerin dört köşesi yoktur.
- corner; nook; (gazetede) column
- turning
Turning the corner, you will find my house.
- Köşeyi dönünce, evimi bulacaksın
- gonio
- out-of-the-way place, secluded spot, nook
- nook
- (Matematik) vertex
- vertice
How many vertices and faces does a pentagonal prism have?
- Bir beşgen prizmanın kaç köşesi ve yüzeyi vardır?
- (Bilgisayar) miter
- quoin
- column
Tom's column appears weekly.
- Tom'un köşe yazısı haftalık olarak çıkıyor.
That man is a newspaper columnist.
- Şu adam bir gazete köşe yazarı.
- alcove
- zag
- on the corner
There's a bank on the corner.
- Köşe başında banka var.
Tom thought the little place on the corner might be a good place to eat.
- Tom köşedeki küçük yerin yemek yemek için iyi bir yer olabileceğini düşündü.
- cantle
- köşe bucak
- (deyim) In every corner
- köşe bucak
- corners
- köşe bucak aramak
- Poke about in every corner
- köşe bucak aramak
- Look for (someone, something) in every nook and cranny
- köşe bucak kaçmak
- Run away, escape and hide (from)
- köşe koltuğu
- corner seat
- köşe rafı
- corner shelf
- köşe yazarlığı
- columnist
- köşe yazarı
- Columnist
That man is a newspaper columnist.
- Şu adam bir gazete köşe yazarı.
- köşe yazısı
- (Gazetecilik) Column
- köşe atışı
- corner
- köşe atışı
- corner kick
- köşe başı
- street corner
- köşe başı
- 1. street corner. 2. corner, situated at a corner
- köşe bucak
- every nook and cranny
- köşe bucak aramak
- scour
- köşe dönmek
- get on the gravy train
- köşe kadısı
- bone-idle
- köşe kadısı
- person who hates to be inconvenienced, person who loves his comforts
- köşe kapmaca
- puss-in-the corner
- köşe kapmaca children's game puss
- in the corner
- köşe kapmaca oyunu
- puss in the corner
- köşe oluşturmak
- corner
- köşe rendesi
- edge plane
- köşe silmesi
- corner bead
- köşe takozu
- corner block
- köşe taşı
- corner stone, quoin
- köşe taşı
- headstone
- köşe tuğlası
- angle brick
- köşe vuruşu
- corner, corner kick
- köşe yapmak
- angle
- beş köşe
- pentagon
- iç köşe
- internal corner
- iç köşe
- inside corner
- iç köşe
- inner corner
- altı köşe gömme anahtar
- allen (hex) wrench
- altı köşe somun
- hexagon nut
- araziyi köşe bucak aramak
- quarter
- dal ile sap arası köşe
- axilla
- dal ile sap arası köşe
- axil
- dip köşe temizlik
- thorough cleaning
- dört köşe
- square
A square has four corners and four sides.
- Bir karenin dört köşesi ve dört kenarı vardır.
A square has four corners.
- Bir karenin dört köşesi vardır.
- dört köşe
- foursquare
- dört köşe burç
- locking shaft
- dört köşe olmak
- to be highly pleased, be delighted
- dört köşe somun
- square nut
- dört köşe/köşeli
- four-cornered, four-sided; square
- dünyanın kaç bucak/köşe olduğunu anlamak/öğrenmek
- to learn by bitter experience
- gazete köşe yazarı
- columnist
That man is a newspaper columnist.
- Şu adam bir gazete köşe yazarı.
- girintili köşe
- re-entrant
- keskin köşe
- sharp corner
- keskin köşe
- zig
- keyifinden dört köşe olmak
- colloq . to be very pleased about something
- kusurlu köşe
- (İnşaat) waney edge
- oluklu köşe bağlama metali
- corrugated fastener
- sekiz köşe olmak
- slang to be in very good spirits, be in a very good mood
- seramik köşe parçaları
- (İnşaat) tile trims
- yaprak ile dal arası köşe
- axil
- zevkten dört köşe
- tickled pink
I'm tickled pink to be here.
- Burada olduğum için zevkten dört köşe oldum.
Tom will be tickled pink when he sees you.
- O seni gördüğünde zevkten dört köşe olacak.
- zevkten dört köşe olmak
- to be as happy as lark, to be as happy as Larry
- zevkten dört köşe olmak
- to jump for joy, be overjoyed, be very happy
- çıkıntılı köşe
- coign
- üst köşe
- top corner
- üç köşe
- delta