Definition of kâr in Turkish English dictionary
- {i} snow
It will probably snow tomorrow.
- Yarın muhtemelen kar yağacak.
Probably it will snow tomorrow.
- Yarın muhtemelen kar yağacak.
- profit
He claimed his share of the profits.
- Kar payını talep etti.
Let's agree to share in the profits.
- Karı paylaşmada anlaşalım.
- benefit
It will be to our mutual benefit to carry out the plan.
- Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.
- capital
Most French people are against capital punishment.
- Çoğu Fransız, idam cezasına karşıdır.
Podgorica is the capital of Montenegro.
- Podgorica, Karadağ'ın başkentidir.
- gain
Perry decided to gain information from Drake.
- Perry Drake'den bilgi almaya karar verdi.
They tried very hard to gain an advantage over one another.
- Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.
- (Hukuk) benefit, earnings, profit, benefit
- revenue
- benefit. gain. profit
- catch
You're going to catch hell from your wife if she finds out.
- Karın öğrenirse ondan fırçayı yiyeceksin.
He ran to catch up to his brother.
- Erkek kardeşine yetişmek için koştu.
- pay dirt
- avails
- return
In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you.
- Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum.
I bought him a drink in return for his help.
- Onun yardımı karşılığında ona bir içki ısmarladım.
- avail
The bus service won't be available until the snow has melted.
- Kar eriyinceye kadar otobüs servisi mevcut olmayacak.
Tickets are available for $30 per couple or $20 per single reservation.
- Biletler çift başına 30 Dolar ya da tek bir rezervasyon için 20 Dolar karşılığı mevcuttur.
- gainings
- fruit
My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches.
- Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.
- melon
My sister likes melons and so do I.
- Kız kardeşim kavun sever ve ben de.
Mary likes watermelons more than melons.
- Mary karpuzları kavunlardan daha fazla sever.
- profit, gain, takings; benefit
- increment
- (Ticaret) income
The government decided to impose a special tax on very high incomes.
- Hükümet, çok yüksek gelirlere özel bir vergi uygulamaya karar verdi.
- (Bilgisayar) mix
You can't mix oil and water.
- Yağ ve suyu karıştıramazsın.
Mary mixed the ingredients to make a cake.
- Mary bir pasta yapmak için malzemeleri karıştırdı.
- (Ticaret) yield
You must not yield to temptation.
- Günaha karşı boyun eğmemelisin.
He finally yielded to the request of his wife and bought a house.
- O sonunda karısının isteğine boyun eğdi ve bir ev satın aldı.
- flake
- returns
- (Ticaret) margin
This company uses cheap labor to increase its profit margins.
- Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.
This car dealership has very thin profit margins.
- Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.
- boot
Tom's boots sank into the deep snow.
- Tom'un botları derin kara battı.
A group of people started off in snow boots.
- Bir grup insan kar botlarıyla yola koyuldular.
- {i} yielding
- take
I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow.
- Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.
Lucy's mother told her to take care of her younger sister.
- Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
- takings
- account
Try to take account of everything before you make a decision.
- Karar vermeden önce her şeyi hesaba katmaya çalış.
My brother has a Twitter account.
- Erkek kardeşimin bir Twitter hesabı var.
- profit making
- a profit
- kâr payı
- dividend
The bank has raised its dividend by 20%.
- Banka, kar payını % 20 oranında yükseltti.
- kar taneciği
- flake
- kar yağmak
- snow
- kâr marjı
- markup
- kar yağışlı
- snowy
- kâr oranı
- spread
- kar kaplı (dağ/tepe)
- snow-capped
- kar-zarar
- (Ticaret) gain or loss
- kar ayakkabısı
- Snowshoe
- kar fırtınalı
- snow stormy
- kar fırtınası
- Snow storm
- kar kazanmak
- To earn profits
- kar küreği
- snow shovel
- kar taneleri
- snowflakes
- kar topu
- snow ball
- kar tüpü
- (Çevre) Snow sampler
- kar çiçeği
- leucojum
- kar örnekleyici
- (Çevre) Snow sampler
- kar örneği
- snow samples
- kar adam
- abominable snowman
- kar arabası
- snowmobile
He bought himself a snowmobile.
- O kendine bir kar arabası satın aldı.
Tom's snowmobile is broken.
- Tom'un kar arabası kırık.
- kar ayakkabısı
- snowshoes
- kar ayakkabısı
- racquet
- kar ayakkabısı
- racket
- kar ayakkabısı ile yürümek
- snowshoe
- kar basmak
- 1. for snow to cover up/bury. 2. to store in (a cool place) for summer use
- kar beyazı
- Snow White
- kar beyazı
- snowy
My grandfather has snowy white hair.
- Büyükbabamın kar beyazı saçı var.
- kar birikintisi
- drift
- kar bıçağı
- snowplow blade
- kar dişi
- icicle
- kar düşmek
- (snow) to fall
- kar düşmek
- to snow (on a place)
- kar fırtınası
- snowstorm
She arrived at school on time in spite of the snowstorm.
- Kar fırtınasına rağmen o, okula zamanında vardı.
The snowstorm continued.
- Kar fırtınası devam etti.
- kar fırtınası
- blizzard
The Great Blizzard of 1888 was one of the most severe blizzards in the history of the United States.
- 1888'deki Büyük Kar Fırtınası, Birleşik Devletler tarihinin en ağır kar fırtınalarından biriydi.
We'll never find Tom in this blizzard.
- Bu kar fırtınasında Tom'u asla bulamayacağız.
- kar gibi
- snow-white
- kar gibi
- snowy
- kar gibi
- Snow White
- kar gözlüğü
- snow goggles
- kar hastası
- snow bunny
- kar helvası
- snow mixed with molasses
- kar ispinozu
- snow bunting
- kar ispinozu
- snowbird
- kar kaplı
- snow-capped
- kar kazı
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: ördekgiller) snow goose
- kar kuyusu pit
- for preserving snow for summer use
- kar körlüğü
- snow blindness
- kar körü
- snowblind
- kar kızağı
- bobsleigh, toboggan
- kar lastiği
- snow tire
- kar lâstiği
- tire chain
- kar meraklısı
- snow bunny
- kar parsı
- (vaşak) ounce
- kar parsı
- snow leopard
- kar parçası
- very fair-complexioned
- kar raketi
- racket
- kar raketi
- racquet
- kar serçesi
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: ispinozgiller) white-winged snowfinch
- kar siperi
- snow fence
- kar süpürücü
- snowplow; snowblower, snow thrower
- kar sınırı
- snow line, snow limit
- kar taneciği
- snowflake
Every snowflake is unique.
- Her kar taneciği benzersizdir.
- kar taneciği
- fleck of snow
- kar tavuğu
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: bağırtlakgiller, ormantavuğugiller) ptarmigan
- kar temizleme aracı
- snowplough
- kar temizleme aracı
- snowplow
The first snowplows were drawn by horses.
- İlk kar temizleme aracı atlar tarafından çekildi.
The snowplow cleared the snow from the street.
- Kar temizleme aracı caddeden karı temizledi.
- kar temizleme makinesi
- snow plough
- kar tepeciği
- snowbank
- kar topu
- a) snowball b) white and round
- kar topu
- 1. snowball. 2. very fair-complexioned and plump (child)
- kar topu atmak
- to snowball
- kar topu oynamak
- to have a snowball fight
- kar topu oynamak
- to play snowball
- kar tutmak
- for snow to stick
- kar tutmak
- (snow) to stick
- kar yağmak
- to snow
- kar yağıyor
- It's snowing
- kar yağışı
- snows
- kar yağışı
- fall of snow
- kar yağışı miktarı
- snowfall
- kar yükü
- snow load
- kar yığıntısı
- snowdrift
- kar zarar hesabı
- (Hukuk) profit and loss account
- kar zinciri
- safety chain
- kar zinciri
- skid chain
- kar ölçeği
- snow gauge
- kâr amacı gütmeyen
- nonprofit, benevolent
- kâr amacı gütmeyen
- nonprofit
- kâr amaçlı
- for gain
- kâr birikimli hisse senedi
- cumulative preference shares
- kâr bırakmak
- leave a profit
- kâr bırakmak
- to yield a profit
- kâr bırakmak
- to bring profit
- kâr dağıtımı
- profit sharing
- kâr eden şirket
- (Hukuk) (firma) profit-making company (firm)
- kâr ederek satmak
- sell to the trade
- kâr etmek
- 1. to profit, make a profit. 2. to help, be effective
- kâr etmek
- a) to make a profit b) to help, to work
- kâr etmek
- be in pocket
- kâr etmeyen
- nonprofit
- kâr etmeyen
- unprofitable
- kâr etmeyen
- unproductive
- kâr gayesi gütmeyen
- nonprofit
- kâr getirme yüzdesi
- productivity
- kâr getirmek
- sell at a premium
- kâr getirmek
- to bring profit, to pay, to yield, to bring sb in sth
- kâr getirmek
- to yield a profit
- kâr haddi
- limit on profits
- kâr haddi
- profit limit, rate of profit
- kâr hissesi
- fin . dividend, share of the profits
- kâr ile birlikte değeri
- dividend on
- kâr ile birlikte değeri
- cum dividend
- kâr ile yeniden yatırım yapmak
- plough back
- kâr ile yeniden yatırım yapmak
- plow back
- kâr için
- for gain
- kâr kalmak
- to remain as profit
- kâr kuponu
- dividend warrant
- kâr kuponu
- dividend coupon
- kâr oranı
- rate of profit
- kâr paylı
- participating
- kâr paylı hisse senedi
- participating share
- kâr payı
- fin 1. profit margin. 2. dividend, share of the profits
- kâr payı
- bonus
- kâr payı
- premium
- kâr payı
- share
He claimed his share of the profits.
- Kar payını talep etti.
Tom had a share in the profits.
- Tom'un kar payı vardı.
- kâr payı
- percentage
- kâr payı
- percent
- kâr ve
- zarar/ zarar profit and loss
- kâr ve zarar
- profit and loss
- kâr ve zarar hesabı
- profit and loss account
- kâr zarar
- cetveli income account, profit and loss statement
- eriyen kar
- slosh
- beklenen kar
- expected profit
- cüzi kâr
- insignificant earnings
- ekonomik kar
- economic profit
- fiktif kar
- (Ticaret) fictitious profit
- hisse başına kar
- (Ticaret) earnings per share
- karlar
- (Ticaret) returns
- kuru kar
- (Havacılık) dry snow
- kırmızı kar
- (Meteoroloji) red snow
- siyah kar
- (Çevre) black snow
- suni kar
- artificial snow
- taze kar
- (Çevre) fresh snow
- teknik kar
- (Sigorta) technical profit
- yüksek kar
- (Ticaret) high profit
- faiz, vergi ve amortisman öncesi kâr
- EBIDTA;earnings before interest, tax, depreciation and amortization
- karlar
- snow