kân

listen to the pronunciation of kân
Turkish - English
{i} blood

Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil. - Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.

At last, they purchased freedom with blood. - Nihayet, onlar kanla özgürlüğü satın aldı.

lineage, family
blood; lineage, descent, family soy
haemo [Brit.]
claret
hema
(kardeşi) swore
hemo
hemal
hem-, hemo-, hemi-, haem-, haemo-
haemal [Brit.]
hemic, hematic
{i} gore
family

Sami fooled his family. - Sami ailesini kandırdı.

That poor family lives from hand to mouth every month. - O yoksul aile her ay kıt kanaat geçiniyor.

lineage
descent
strain
(Tıp) hema, hemato
(Tıp) hemat
(Diş Hekimliği) Haema
(Tıp) sanguis
flesh

He is a man of flesh and blood with all his flaws. - O tüm kusurları ile birlikte etten ve kandan oluşan bir adamdır.

He's a man of flesh and blood. - O etten ve kandan oluşan bir adam.

{s} haemal
sangui
barb
kan kaybetmek
bleed
kan basıncı
blood pressure

My blood pressure is 155 over 105. - Kan basıncım 155'e 105.

The blood pressure can't be determined. - Kan basıncı sabitlenemez.

kan davası
vendetta

It's like a vendetta now. - O, şimdi bir kan davası gibi.

kan nakli
transfusion

A blood transfusion is necessary. - A kan nakli gereklidir.

Tom's treatment may require transfusions. - Tom'un tedavisi kan nakli gerektirebilir.

kan bağı
blood tie
kan dolaşımının durması
stasis
kan dâvası
feud
kan ağlamak
bleed
kan bağı
blood

I went to donate blood today. - Bugün kan bağışlamaya gittim.

Have you ever donated blood? - Sen hiç kan bağışladın mı?

kan davasını sürdürmek
feud
kan kanseri
leukemia
kan ter içinde
in a sweat
kan çekmek
resemble
kan akıtma
Blood Stream
kan aldırmak
pay attention to blood
kan alma
(Tıp, İlaç) Phlebotomy
kan alma
(Tıp, İlaç) drawing blood
kan almak
(Tıp, İlaç) draw blood
kan bağı
blood tie, consanguinity
kan bağı
proximity of blood
kan bağı
blood relation
kan beynine sıçramak
(deyim) become very angry
kan doku
blood tissue
kan dökme
bloodshed

I just don't want there to be any bloodshed. - Sadece herhangi bir kan dökme olmasını istemiyorum.

I didn't expect more bloodshed. - Daha fazla kan dökmek istemedim.

kan emmek
sucking blood

vampirler kan emer.

kan gazı
(Tıp, İlaç) Any of the gases that become dissolved in blood plasma
kan gazı
(Tıp, İlaç) Blood gas
kan gazı
(Tıp, İlaç) An analysis of the dissolved gases in blood plasma, including oxygen, nitrogen, and carbon dioxide
kan kardeşi
Blood brother, swore brother

Göderce muhtarının kızıyla kan kardeşi olduk, dedi.- N. Cumalı.

kan nakli
blood transfusion
kan parası
blood money
kan revan içinde
covered with blood
kan revan içinde
bleeding profusely
kan vermek
(Tıp, İlaç) give blood
kan örneği
blood samples
kan örneği
blood sample
kan şekeri
Blood sugar
kan akmak
for blood to be shed
kan akrabalığı
consanguinity
kan aktarma merkezi
(Askeri) blood transshipment center
kan aktarımı
blood transfusion
kan akçesi
blood money, wergeld
kan akıtmak
1. to sacrifice an animal. 2. to shed blood
kan alacak damarı bilmek
to know which side one's bread is buttered
kan alacak damarı bilmek
to know where to turn for help
kan alma
depletion
kan almak
to take blood
kan almak
bleed
kan almak
to take blood (from), bleed
kan ağlamak
to shed tears of blood, be deeply distressed
kan ağlamak
to be down in the mouth, to feel very dejected
kan bankası
blood bank

This vampire works for a blood bank. - Bu vampir kan bankası için çalışır.

kan basımı
path. congestion
kan basıncı yüksekliği high
blood pressure, hypertension
kan başına sıçramak/ beynine çıkmak/vurmak
to get or have one's blood up, see red, blow one's top
kan boşalmak
to hemorrhage
kan damarlarına ait
hemal
kan damarı
blood vessel

A blood vessel burst inside his brain. - Beyninde bir kan damarı patladı.

kan damlası
drop of blood
kan davası
blood feud, vendetta
kan davası
blood feud
kan dolaşımı
blood circulation, bloodstream
kan dökme
bloodletting
kan dökme
carnage
kan dökmeden yapılan
bloodless
kan dökmek
to shed blood
kan dökülen
bloody
kan dökülen vahşi eğlence
Roman holiday
kan emici
bloodsucker

Show me a capitalist and I'll show you a bloodsucker. - Bana bir kapitalist göster ve ben sana bir kan emici göstereyim.

kan emicilik
vampirism
kan gelmek
to bleed
kan gibi
hematic
kan grubu
blood group, blood type
kan grubu
blood group
kan grubum 0 rh pozitif
My blood type is 0 positive
kan grubum a rh pozitif
My blood type is A positive
kan grubum ab rh negatif
My blood type is AB negative
kan gölü
pool of blood
kan gövdeyi götürmek
(a lot of people) to be killed
kan gövdeyi götürmek
for much blood to be shed, for many people to be killed
kan gövdeyi götürmek
blood bath
kan gütme
blood feud, vendetta
kan gütmek
to seek blood vengeance, engage in a vendetta
kan gütmek
to cherish a vendetta
kan hastalığı
haemophilia [Brit.]
kan hücresi
blood cell
kan hücresi
corpuscule
kan hücumu
afflux
kan hücumu
congestion
kan ikmal birliği
(Askeri) blood supply unit
kan istemek
to be out for blood, want blood revenge
kan izi
trail of blood
kan kanseri
leukaemia [Brit.]
kan kardeşi
swore brother
kan kaybetme
losing blood
kan kaybetme
hemorrhage
kan kaybı
loss of blood
kan kaybından ölmek
bleed to dead
kan kaybından ölmek
to bleed to death
kan kokmak
taste blood
kan kusmak
1. to vomit blood. 2. to be extremely pained or grieved
kan kusturmak
to oppress unmercifully
kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek
to hide the distress one suffered
kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek
to hide one's sufferings from others
kan kırmızı
blood-red, crimson
kan kırmızısı
sanguineous
kan lekesi
blood stain
kan muayenesi law
blood test (to determine paternity)
kan olmak
to be involved in a blood feud
kan olmak
for murder to take place. (aralarında)
kan portakalı
blood orange
kan pıhtılaşması
blood coagulation
kan pıhtısı
gore
kan pıhtısı
blood clot

A blood clot is good when it occurs on the skin and bad when it occurs within the body. - Bir kan pıhtısı cilt üzerinde ortaya çıktığında iyidir ve vücut içinde ortaya çıktığında kötüdür.

kan rengi
sanguine
kan revan içinde
1. bleeding profusely. 2. covered with blood
kan revan içinde kalmış
drenched in blood
kan tahlili
blood sample
kan tahlili
blood specimen
kan ter içinde kalmak
sweat blood
kan toplanması
afflux
kan tükürmek
expectorate
kan ve damar sistemine bağlı
haemal [Brit.]
kan veren kimse
blood donor
kan veren kimse
donor
kan vermek
transfuse
kan yapma
sanguification
kan yuvarı
corpuscle
kan yuvarı
corpuscule
kan zehirlenmesi
pyemia
kan zehirlenmesi
toxemia
kan zehirlenmesi
blood poisoning, toxaemia
kan zehirlenmesi
toxaemia [Brit.]
kan zehirlenmesi
pyaemia [Brit.]
kan zehirlenmesi
septemia
kan çanağı gibi
(eyes) bloodshot
kan çekme
med. dry cupping
kan çekmek
to resemble (a relative)
kan çıbanı
carbuncle
kan çıbanı
boil, furuncle
kan çıkacak
blood will out
kan çıkar
Blood will flow./There will be a big fight
kan ürnleri ikmali
(Askeri) blood products depot
kana kan
blood for blood
kana kan
Blood for blood!/Death to the murderer!
kanlar
blood
English - English
Kan su Kan River T'a k'o la ma kan Sha mo
state in the central United States
To know; to ken
Intuition For kan-intuition to work, one must experience a creative tension stemming from single-minded concentration on the work in progress This opens the way for a higher power, kami, to enter the process
head
a GAP3 package for computing Kan extensions of actions of categories by Anne Heyworth (Leicester)
warmed saké
water (eight triagrams)
The Abysmal Trigram with direction north and number 1
is a Japanese unit of weight equalling one thousand momme, or 3 75 kilograms
(v rt ) to desire, prefer, select (Herb , k124); cl 1 & 2
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Kuyu. Kaynak
(Osmanlı Dönemi) f. Bir şeyin menbaı
(Osmanlı Dönemi) Bir keyfiyetin. (niteliğin) bol olarak bulunduğu kimse
(Osmanlı Dönemi) Mâden ocağı
Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı
Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı: "Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı."- Ö. Seyfettin
Maden ocağı
Soy
Maden ocağı veya kuyusu
Maden kuyusu
Ağaç mobilyanın köşe kısmı
numan
hun
(Osmanlı Dönemi) NU'MAN
dem
(Osmanlı Dönemi) TAMUR
kan alacak damarı bilmek
(deyim) nereden veya kimden çıkar sağlanabileceğini bilmek
kan beynine sıçramak
(deyim) Çok öfkelenmek, gözünü kan bürümek
kan doku
(Biyoloji) Kan doku, kırmızı kan hücreleri ve beyaz kan hücrelerini ve kanın hücresel olmayan sıvı kısmını içine alır. Bu sıvıya plazma denir. Bazen bu doku bağ doku içinde de sınıflandırılır çünkü benzer hücrelerden köken alır
kan ter içinde kalmak
(deyim) Yaptığı iş nedeniyle çok yorulmak ve ter içinde kalmak
KAN'AR
(Osmanlı Dönemi) Büyük, kaba budaklı ağaç
kan bankası
Gereğinde hastalara aktarmak için sağlam kimselerden alınan kanların saklandığı yer
kan basıncı
bakınız: tansiyon
kan bilimci
Kan bilimi uzmanı, hematolog
kan bilimi
Kan hastalıkları bilimi, hematoloji
kan bilimi
Kanın morfolojik, fizyolojik, kimyasal ve genetik açıdan incelenmesi
kan doku
Plazması ve taşıdığı yuvarlar bakımından bir doku gibi görünen kana, doku bilimine verilen ad
kan dolaşımı
bakınız: dolaşım
kan kardeşi
Birbirlerinin kanını emerek veya yalayarak kardeşlik andı içmek yoluyla kardeş olanlardan her biri, ant kardeşi
kan kırmızı
Çok kırmızı
kan nakli
Kan aktarımı
kan parası
Diyet
kan portakalı
İçi kırmızı bir portakal türü
kan serumu
Kanın çökmesinden sonra üstünde kalan sıvı kısmı
kan çıbanı
Kıl kökünden başlayarak deri altı dokusunu saran ve deride şişkinlikle beliren irinli kabartı
English - Turkish

Definition of kân in English Turkish dictionary

kan değerleri
rbc
kân

    Videos

    ... Kan's goal is to avoid the trolls and not be eaten for ...
    ... Kan is going to start playing a game on the Nexus 10. ...
Favorites