kâş

listen to the pronunciation of kâş
Turkish - English
brow

Her brow was beaded with perspiration. - Kaşı terden dolayı boncuk boncuk olmuştu.

Tom wrinkled his brow like he was displeased. - Tom hoşnutsuzmuş gibi kaşını çattı.

eyebrow

Tom has bushy eyebrows. - Tom'un gür kaşları var.

He's got the biggest eyebrows I've ever seen. - O, şu ana kadar gördüğüm en büyük kaşlara sahip.

eyebrow, brow; bezel, vignette
brow, projection
collet (for a gem)
pommel (of a saddle)
bezel
vignette
supercilium
eye brow
the brow
(Mimarlık) accolade
kaş çatma
scowl
kaş çatma
frowning
kaş çatmak
scowl
kaş aldırma
Browse Ignore
kaş boyası
eyebrow dye
kaş göz etmek
to wink (at); to signal (to someone) with one's eyes and eyebrows
kaş göz etmek
to wink, to make signs with eye and brow
kaş kalemi
eyebrow pencil
kaş kemeri
the upper margin of the eye socket
kaş yapayım derken göz çıkarmak
to make things worse (while trying to be helpful)
kaş yapayım derken göz çıkarmak
to make matters worse while trying to be helpful
kaş çatma
knitting the eyebrow
kaşlar
brows

The old woman knitted her brows. - Yaşlı kadın kaşlarını çattı.

She wrinkled her brows. - O, kaşlarını kırıştırdı.

arka kaş
browse back
kara kaş
(someone) who has big black eyebrows. (aralarından)
çatma kaş
eyebrows that are joined