Onun iş ilişkileri iyi durumda.
- His business affairs are in good shape.
Hükümet sivil ilişkilerden zarar görüyor.
- A government suffers from civil affairs.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
Diğer insanların işlerine karışmaya hakkın yoktur.
- You have no right to interfere in other people's affairs.
Onun işlerine karışmayın.
- Don't meddle in his affairs.
O, korkunç bir olaydı.
- It was a terrible affair.
Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
- The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
Onun mesele ile ilgisi olmadığını anlıyor musun?
- Do you think she has nothing to do with the affair?
Bütün bu mesele bana bir baş ağrısı veriyor.
- This whole affair is giving me a headache.
Bu konu ile bir ilgim yok.
- I have nothing to do with the affair.
Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.
- The affair cost me many sleepless nights.
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.