Japonya'nın dünyanın en zengin ülkesi olduğu söyleniyor.
- On dit que le Japon est le pays le plus riche du monde.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- L'aide internationale du Japon diminue en partie à cause d'un ralentissement de l'économie intérieure.
Çin, Japonya'dan yaklaşık yirmi beş kat daha büyüktür.
- La Chine est à peu près 25 fois plus grande que le Japon.
Japonya dört ana adadan oluşur.
- Le Japon se compose de quatre îles principales.
Neden Japonya'ya geldin?
- ¿Por qué viniste a Japón?
Keşke Japonya'ya gidebilsem.
- Ojalá pudiera ir a Japón.
I wish I could go to Japan.
- Deseo poder ir a Japón.
Mt. Fuji is the highest mountain in Japan.
- El Monte Fuji es la montaña más alta de Japón.
A Japanese would never do such a thing.
- Un Japonais ne ferait jamais une telle chose.
On May 18, a young Japanese couple was arrested after their one-year-old baby was found wrapped in a plastic bag and dumped in a gutter.
- Le 18 mai, un jeune couple japonais a été arrêté après que leur bébé âgé d'un an ait été retrouvé enveloppé dans un sac plastique et abandonné dans un caniveau.
Do you speak Japanese?
- Japonca konuşabiliyor musun?
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
I'm allergic to Panulirus japonicus.
- Benim Panulirus japonicus'a alerjim var.
I am learning Japanese to play mahjong in Japan.
- Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.
I don't speak Japanese.
- Japonca konuşamıyorum.
I think the Thai food at this place is seasoned so Japanese will like it.
- Sanırım buradaki Tay yiyeceklerine baharat katılır bu yüzden Japonlar ondan hoşlanacaklar.
The war affected the way the Japanese view nuclear weapons.
- Savaş Japonların nükleer silahlara bakış şeklini değiştirdi.