japon

listen to the pronunciation of japon
Turkish - Turkish
Japonya halkından veya bu halkın soyundan olan (kimse)
Japon halkına özgü olan (şey)
Japonya halkından veya bu halkın soyundan olan kimse
Japon armudu
İki çenekliler sınıfından olup Japonya'da ve Çin'de yetişen bir bitki türü
Japon bezi
Japonya'da üretilen bir bez
Japon denizi
Büyük Okyanus'ta Japon takımadaları Kore kıyıları ve Sovyet uzak doğusu arasında yer alan deniz
Japon elması
Japonya'ya özgü bir bitki türü
Japon gülü
Kamelya
Japon hurması
Trabzon hurması
Japon kaktüsü
Sütleğen
Japon sarmaşığı
Asmagillerden, ana yurdu Çin ve Japonya olan, sülüklerinin ucu duvarlara tutunmak için genellikle daire biçiminde genişlemiş olan sarılıcı bir süs bitkisi (Ampelopsis japonica)
French - Turkish
Japonya

İlk defa Japonya'ya geldim. - Je suis venu au Japon pour la première fois.

Japonya'nın dünyanın en zengin ülkesi olduğu söyleniyor. - On dit que le Japon est le pays le plus riche du monde.

[le]
le Japon
Japonya

Japonya dört ana adadan oluşur. - Le Japon se compose de quatre îles principales.

Japonya yabancı ülkelere çokça araba ihraç ediyor. - Le Japon exporte beaucoup de voitures à l'étranger.

Spanish - Turkish

Definition of japon in Spanish Turkish dictionary

Japón
japonya

Neden Japonya'ya geldin? - ¿Por qué viniste a Japón?

Japonya'da ne kadar kalacaksın? - ¿Cuánto tiempo te quedarás en Japón?

Japón
verniklemek
Spanish - English

Definition of japon in Spanish English dictionary

Japón
Japan, country situated on a chain of islands off the eastern coast of Asia
Japón
Japan

Mt. Fuji is the highest mountain in Japan. - El Monte Fuji es la montaña más alta de Japón.

The new nation is under the economic influence of Japan. - Ese nuevo país está bajo la influencia económica de Japón.

French - English
{n} Japan, country situated on a chain of islands off the eastern coast of Asia; shiny black lacquer which originated in Japan; something varnished with japan lacquer
japan

I wish I could go to Japan. - J'aimerais bien pouvoir aller au Japon.

A Japanese would never do such a thing. - Un Japonais ne ferait jamais une telle chose.

mer du japon
Sea of Japan, section of the Pacific Ocean which lies between Japan and Korea
plaqueminier du japon
{n} persimmon
Turkish - English
Japanese

His girlfriend is Japanese. - Onun kız arkadaşı Japon.

Do you speak Japanese? - Japonca konuşabiliyor musun?

Japanese, pertaining to the Japanese or their language
(a) Japanese
Japanese, of Japan
nip
japonic

I'm allergic to Panulirus japonicus. - Benim Panulirus japonicus'a alerjim var.

Jap

I am learning Japanese to play mahjong in Japan. - Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.

I don't speak Japanese. - Japonca konuşamıyorum.

nipponese
japon balığı
gold fish
japon buda rahiplerine verilen ad
The name given to prune Japanese monk
japon intihar uçağı
Japanese kamikaze
japon kaktüsü
Japanese cactus
japon tiyatrosunun bir türü
A type of Japanese theater
Japon balmumu
japan wax
Japon ipeği
Japan silk
Japon servisi
(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: Taxodiaceae) Japanese cedar
Japon tesislerini geliştirme projesi
(Askeri) Japanese facilities improvement project
Japon şemsiyesi
(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: papirüsgiller,sadiye) umbrella plant
japon ayvası
japonica
japon bayrağı
sunburst
japon gülü
camellia
japon güreşi
aikido
japon halkı
Japanese
japon imparatoru
mikado
japon kağıt katlama sanatı
origami
japon selamlama biçimi
banzai
japon sporu
jujitsu
japon sporu
jiu jitsu
japon verniği
Japan
japon çiçek düzenleme sanatı
ikebana
Japonlar
{i} Japanese

The war affected the way the Japanese view nuclear weapons. - Savaş Japonların nükleer silahlara bakış şeklini değiştirdi.

The Japanese destroyed Pearl Harbor. - Japonlar Pearl Harbor'ı tahrip etti.

ailesi japonya'dan gelmiş amerika doğumlu japon
nisei
amerika'da doğup büyüyen japon
nisei
geleneksel japon kapısı
fusuma
ipek üzerine yapılan japon resmi
kakemono
yakınlarda japon restoranı var mı
Is there a Japanese restaurant nearby
German - English
pongee
pongee silk
Chinese silk