She wanted my permission to use the telephone.
- Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.
Will you permit us to leave now?
- Şimdi gitmemize izin verir misin?
He's just gone on leave.
- O az önce izinli gitti.
They were not permitted to cross into Canada.
- Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
- Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.
Can I take a day off?
- Bir günlük izin alabilir miyim?
The boss gave us all a day off.
- Patron hepimize bir günlük izin verdi.
I am, by no means, allowed to become ill now, tomorrow is my holiday.
- Şimdi hiçbir şekilde hasta olmama izin verilmiyor. Yarın benim tatilim.
Circumstances do not permit me such a holiday.
- Koşullar bana böyle bir tatil izin vermez.
Let me take a look at your driver's license.
- Ehliyetine bakmama izin ver.
Why wouldn't you let me get a driver's license?
- Neden ehliyet almama izin vermedin?
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
I think it's time for me to stop allowing her to always have her own way.
- Sanırım onun her zaman istediğini yapmasına izin vermeyi durdurmamın zamanıdır.
Why are we allowing this to happen?
- Neden bunun olmasına izin veriyoruz?
After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
- Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
You are not allowed to violate the rules.
- Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
- Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
I'm going to take my vacation in September rather than July.
- İzinimi temmuzda değil eylülde alacağım.
Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
- Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
I'm going to take my vacation in September rather than July.
- İzinimi temmuzda değil eylülde alacağım.
Would you mind letting me see your passport?
- Pasaportunuzu görmeme izin verir misiniz?
Tom stepped aside to allow Mary to pass.
- Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi.
Will you excuse me for just a moment?
- Biraz izin verir misiniz?
Will you excuse me for a moment?
- Bana biraz izin verir misiniz?
Most government workers are on furlough.
- Çoğu hükümet çalışanı izinde.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.