The excited audience ran into the concert hall.
- Heyecanlı izleyici konser salonuna koştu.
English is quite often the language of choice when speaking to an international audience.
- İngilizce uluslararası bir izleyici kitlesiyle konuşurken, oldukça sık tercih edilen bir dildir.
My video channel on YouTube has a wide viewership.
- YouTube'taki video kanalımın çok sayıda izleyicisi var.
This movie leaves a profound reflection for all viewers.
- Bu film, tüm izleyiciler için derin bir yansıma bırakır.
The spectators in the gallery were making a lot of noise.
- Galerideki izleyiciler çok gürültü yapıyorlardı.
My video channel on YouTube has a wide viewership.
- YouTube'taki video kanalımın çok sayıda izleyicisi var.
This movie leaves a profound reflection for all viewers.
- Bu film, tüm izleyiciler için derin bir yansıma bırakır.
The movie Titanic moved audiences around the world.
- Titanik filmi tüm dünyada izleyicilere taşındı.
Around half of the audience were female.
- İzleyicilerin yaklaşık yarısı kadındı.
I grew up watching Pokemon.
- Pokémon izleyerek büyüdüm.
I like watching Code Lyoko.
- Code Lyoko'yu izlemeyi seviyorum.
NASA's Mars rover discovered traces of a river bed.
- NASA'nın Mars gezicisi bir nehir yatağının izlerini keşfetti.
The police have traced her to Paris.
- Polisler onu Paris'e kadar izledi.
The dog followed me to my home.
- Köpek beni evime kadar izledi.
I will follow the law.
- Ben hukuku izleyeceğim.
Tom tried his best to cover his tracks so he could save face.
- Tom izlerini kapatmak için elinden geleni denedi böylece yüzünü kurtarabildi.
The hunter followed the bear's tracks.
- Avcı ayının izlerini takip etti.
Tom looked over to his shoulder to see if anyone was following him.
- Tom birinin kendisini izleyip izlemediğini görmek için omzunun üzerinden baktı.
I didn't see anybody following us.
- Bizi izleyen birini görmedim.
Oliver thought that his parents, Tom and Mary, weren't setting rules or monitoring his whereabouts.
- Oliver ebeveynleri Tom ve Mary'nin kurallar koymadığını ya da onun nerede olduğunu izlemediklerini düşündü.
I like watching Code Lyoko.
- Code Lyoko'yu izlemeyi seviyorum.
Felicja enjoys watching TV.
- Felicja, televizyon izlemekten hoşlanır.
Layla, an Aborigene, made use of her renowned tracking skills.
- Aborijin olan Leyla, meşhur izleme becerilerini kullandı.
I don't want to leave any paper trails.
- Ben herhangi kağıt izleri bırakmak istemiyorum.
Boys trail girls in language skills.
- Oğlanlar dil becerileri konusunda kızları izler.
The hunting dogs followed the scent of the fox.
- Av köpekleri tilkinin kokusunu izledi.