Definition of izleme in Turkish English dictionary
- following
Would you please stop following me?
- Lütfen beni izlemeyi durdurur musun?
Tom looked over to his shoulder to see if anyone was following him.
- Tom birinin kendisini izleyip izlemediğini görmek için omzunun üzerinden baktı.
- tracing
- follow up
- chase
- (Bilgisayar) trace
- (Bilgisayar) trapping
- (Bilgisayar) monitor
- (Dilbilim) marking
- (Ticaret) follow-up
- pursuit
- following; tracking
- surveillance
- {i} monitoring
Oliver thought that his parents, Tom and Mary, weren't setting rules or monitoring his whereabouts.
- Oliver ebeveynleri Tom ve Mary'nin kurallar koymadığını ya da onun nerede olduğunu izlemediklerini düşündü.
- follow
Tom found it fairly easy to follow Mary without being seen.
- Tom görünmeden Mary'yi izlemeyi oldukça kolay buldu.
Books must follow sciences, and not sciences books.
- Kitaplar bilimleri izlemeli ve bilimler kitapları değil.
- {i} watching
Felicja enjoys watching TV.
- Felicja, TV izlemekten hoşlanır.
I love watching soccer games.
- Futbol oyunlarını izlemeyi severim.
- tracking
Layla, an Aborigene, made use of her renowned tracking skills.
- Aborijin olan Leyla, meşhur izleme becerilerini kullandı.
- followup
- supervention
- sequacity
- izlemek
- {f} track
I've got better things to do than to keep track of what Tom's doing.
- Tom'un yaptıklarını izlemekten daha iyi yapacak işlerim var.
- izlemek
- {f} monitor
Many companies monitor their employees' internet activity.
- Birçok şirket çalışanlarının internet etkinliğini izlemektedir.
A satellite was launched into orbit to monitor melting glaciers.
- Bir uydu eriyen buzulları izlemek için yörüngeye fırlatıldı.
- izlemek
- pursue
The police are reluctant to pursue criminal charges in medical cases.
- Polis tıbbi konulardaki kriminal suçlamaları izlemekte isteksizdir.
- izlemek
- follow
Tom has to follow our rules.
- Tom bizim kurallarımızı izlemek zorundadır.
We don't have to follow Tom.
- Tom'u izlemek zorunda değiliz.
- birbirini izleme
- succession
This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead.
- Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.
- izlemek
- {f} trace
- izlemek
- {f} watch
At least being sick gives you the perfect excuse to stay home and watch movies.
- Hasta olma sana en azından evde kalmak ve film izlemek için mükemmel bir bahane verir.
He does nothing but watch TV all day long.
- Bütün gün televizyon izlemekten başka bir şey yapmaz.
- izlemek
- (Askeri) follow-up
- izleme bayrağı
- follow-up flag
- izleme dizgesi
- (Bilgisayar,Teknik) monitor system
- izleme dosyası
- (Bilgisayar) trace file
- izleme hatası
- tracking error
- izleme hizmeti
- (Askeri) monitoring service
- izleme istasyonu
- (Bilgisayar) tracking
- izleme komitesi
- monitoring committee
- izleme programı
- (Çevre) monitoring program
- izleme sistemi
- monitoring system
- izleme sistemi
- monitor
- izleme sunucusu
- (Bilgisayar) watch server
- izleme işini yaptırmak
- To monitor the job done
- izleme amaçlı telefon
- (Ticaret) follow-up calls
- izleme anahtarı
- monitoring key
- izleme anteni
- tracking antenna
- izleme ayarları
- (Bilgisayar) trace settings
- izleme açılır çubuğu
- (Bilgisayar) track popup bar
- izleme bölmesi
- (Bilgisayar) watch pane
- izleme deyimi
- trace statement
- izleme dosyası adı
- (Bilgisayar) trace file name
- izleme durumu
- (Bilgisayar) tracking status
- izleme düzeyi
- (Bilgisayar) trace level
- izleme emri
- (Hukuk) monitoring order
- izleme etiketleri
- (Bilgisayar) trace tags
- izleme gazı
- tracer gas
- izleme guid'si
- (Bilgisayar) trace guid
- izleme göstericisi
- monitor display
- izleme günlükleri
- (Bilgisayar) trace logs
- izleme hakkı
- (Hukuk) hot pursuit
- izleme hoparlörü
- monitoring loudspeaker
- izleme istasyonu
- monitoring station
- izleme kayıt alanını seç
- (Bilgisayar) set recorder
- izleme olanağı
- (Bilgisayar) tracing facility
- izleme programı
- trace program
- izleme prosedürleri
- (Bilgisayar,Teknik) tracking procedures
- izleme prosedürü
- (Politika, Siyaset) screening procedure
- izleme servisi
- tracking service
- izleme seçenekleri
- (Bilgisayar) trace options
- izleme sistemi
- monitor system
- izleme sorunu
- tracking problem
- izleme sürümü
- (Bilgisayar) trace version
- izleme sınavı
- (Dilbilim) formative test
- izleme tertibatı
- monitor
- izleme yeteneği
- (Telekom) track capability
- izleme yordamı
- (Bilgisayar,Teknik) monitor routine
- izleme yordamı
- tracing routine
- izleme çizelgesi
- trace table
- izle
- (Bilgisayar) watch
I grew up watching Pokemon.
- Pokémon izleyerek büyüdüm.
In Soviet Russia, television watches the audience!
- Sovyet Rusya'sında, televizyon seyirciyi izler!
- izlemek
- keep track of
I've got better things to do than to keep track of what Tom's doing.
- Tom'un yaptıklarını izlemekten daha iyi yapacak işlerim var.
- izlemek
- trail
- izlemek
- follow up
- izle
- {f} trace
NASA's Mars rover discovered traces of a river bed.
- NASA'nın Mars gezicisi bir nehir yatağının izlerini keşfetti.
There were traces of blood inside Dan's car.
- Dan'ın arabasının içinde kan izleri vardı.
- izle
- {f} follow
I will follow the law.
- Ben hukuku izleyeceğim.
The dog followed its master, wagging its tail.
- Köpek kuyruğunu sallayarak, sahibini izledi.
- izlemek
- tracing
- izlemek
- oversee
- izlemek
- keep a tab on
- izlemek
- look on
- izlemek
- run down
- izlemek
- follow in smb.'s wake
- izlemek
- spoor
- izlemek
- monitorize
- izlemek
- {f} observe
- izlemek
- keep tabs on
- izlemek
- come on
- izlemek
- follow in somebody's wake
- izlemek
- {f} tail
- izlemek
- {f} eye
- izlemek
- go by
- izlemek
- {f} chase
- izlemek
- give chase
- izlemek
- {f} shadow
- birbirini sırayla izleme
- alternation
- hızlı izleme
- (İnşaat) fast tracking
- izle
- (Bilgisayar) follow-up
- izle
- (Bilgisayar) follow up
- izle
- (Bilgisayar) track
I've got better things to do than to keep track of what Tom's doing.
- Tom'un yaptıklarını izlemekten daha iyi yapacak işlerim var.
Tom tried his best to cover his tracks so he could save face.
- Tom izlerini kapatmak için elinden geleni denedi böylece yüzünü kurtarabildi.
- izle
- (Bilgisayar) monitor
- izlemek
- ensue
- izlemek
- (Politika, Siyaset) monitor to
- proje izleme
- (Askeri) project monitoring
- sürekli izleme
- continuous monitoring
- video izleme
- (Bilgisayar) video track
- çevre izleme
- environmental monitoring
- izle
- {f} following
Tom looked over to his shoulder to see if anyone was following him.
- Tom birinin kendisini izleyip izlemediğini görmek için omzunun üzerinden baktı.
Following the demographic data, the government was obliged to adopt a policy that would stimulate birth rate.
- Demografik verileri izleyerek, hükümet doğum oranını teşvik edecek bir politika benimsemek zorunda kalmıştı.
- izle
- {f} monitoring
Oliver thought that his parents, Tom and Mary, weren't setting rules or monitoring his whereabouts.
- Oliver ebeveynleri Tom ve Mary'nin kurallar koymadığını ya da onun nerede olduğunu izlemediklerini düşündü.
- izle
- {f} watching
I love watching soccer games.
- Futbol oyunlarını izlemeyi severim.
Felicja enjoys watching TV.
- Felicja, televizyon izlemekten hoşlanır.
- izle
- {f} tracing
- izle
- {f} tracking
Layla, an Aborigene, made use of her renowned tracking skills.
- Aborijin olan Leyla, meşhur izleme becerilerini kullandı.
- izlemek
- hold to
- izlemek
- supervene
- izlemek
- go after
- izlemek
- dog
The dog is trained to watch for thieves.
- Köpek hırsızları izlemek için eğitilmiştir.
I enjoy watching dog racing.
- Köpek yarışını izlemekten hoşlanırım.
- izlemek
- hound
- izlemek
- to follow, to dog; to pursue; to trace; to watch; to observe
- izlemek
- (Hukuk) to monitor JJJJ
- izlemek
- (Konuşma Dili) be with
- izlemek
- follow sth up
- izlemek
- watch to
- izlemek
- looking on
- ön izleme
- Preview
Let me give you a preview.
- Sana bir ön izleme vereyim.
- Avrupa Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığını İzleme Merkezi
- (Hukuk) European Monitoring Centre on Racism and Xenophobia (EUMC)
- Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi
- (Hukuk) European Monitoring Centre for Drugs and Drug Addiction (EMCDDA)
- Helsinki İzleme Toplantısı
- (Hukuk) Helsinki Follow-up Meeting
- Milli İzleme Analiz Programı
- (Askeri) National Track Analysis Program
- Personel Durum İzleme Sistemi
- (Askeri) Personnel Status Monitoring System
- bellek izleme
- (Bilgisayar) memory tracing
- bellek izleme
- (Bilgisayar) memory monitor
- birbirini izleme
- consecution
- birbirini izleme
- altenation
- birbirini izleme
- alternation
- biyolojik izleme
- (Biyoloji) biological monitoring
- delikten çıplak kadın izleme
- peepshow
- düşme ağı izleme destek programı
- (Askeri) driftnet monitoring support program
- fare izleme
- (Bilgisayar) mouse tracking
- fizyolojik izleme
- (Tıp) physiologic monitoring
- gizil öge izleme
- (Dilbilim) suppressive argument marking
- gizli izleme
- (Hukuk) covert surveillance
- hedef izleme
- (Askeri) target tracing
- izle
- {f} hound
- izle
- sleuth
- izle
- supervene
- izle
- {f} trail
Boys trail girls in language skills.
- Oğlanlar dil becerileri konusunda kızları izler.
I don't want to leave any paper trails.
- Ben herhangi kağıt izleri bırakmak istemiyorum.
- izle
- dogs
The hunting dogs followed the scent of the fox.
- Av köpekleri tilkinin kokusunu izledi.
- izle
- dogged
- izle
- spoor
- izlemek
- trace , track , trail , monitor
- izlemek
- to watch, view; to observe
- kelebek izleme
- butterflying
- kelebek izleme
- butterfly watching
- komut izleme
- instruction trace
- kızılötesi arama ve izleme
- (Askeri) infrared search and track
- kızılötesi arama ve izleme sensörü; Kızılötesi Arama ve izleme Sistemi
- (Askeri) infrared search and track sensor; Infrared Search and Track System
- müşterek muhabere güvenlik (COMSEC) izleme faaliyeti
- (Askeri) joint communications security (COMSEC) monitor Activity
- müşterek personel eğitim ve izleme faaliyeti
- (Askeri) joint personnel training and tracking activity
- online izleme
- online tracking
- paket izleme
- packet tracing
- paralel izleme çoklu birlik dönüşü; hasta sevk talebi; hasta sevk ihtiyacı
- (Askeri) parallel track multiunit return; patient movement request; patient movement requirement
- paralel izleme çoklu birliği; yolculuk malzemesi; hasta sevki; koruyucu hekimlik
- (Askeri) parallel track multiunit; passage material; patient movement; preventive medicine; program manager; provost marshal
- seçimli izleme
- selective trace
- sismik izleme
- (Çevre) seismic monitoring
- soy izleme uzmanı
- genealogist
Eugene is a genealogist.
- Eugene bir soy izleme uzmanıdır.
- sınır ötesi izleme
- (Hukuk) cross-border surveillance (by placing a tracking device on a vehicle or a person)
- temas izleme
- (Pisikoloji, Ruhbilim) contact tracing
- terminal izleme
- terminal trace
- tespit ve izleme
- (Askeri) detection and monitoring
- uyumluluk izleme
- (Havacılık) conformance monitoring
- zamana yönelik izleme
- (Bilgisayar,Teknik) time oriented trace
- öz-izleme
- (Pisikoloji, Ruhbilim) self-monitoring
- özellik izleme
- (Pisikoloji, Ruhbilim) feature tracking