Talking in the library is not allowed.
- Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
Allow me to introduce Mayuko to you.
- Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
I can't let him alone.
- Ben ona tek başına izin veremem.
You can drink water, but you can also let it walk.
- Su içebilirsin fakat aynı zamanda da onun yürümesine izin verebilirsin.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
- Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.
It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.
- Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.
After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
- Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
You will be allowed to use this room tomorrow.
- Yarın bu odayı kullanmana izin verilecek.
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
My father would not permit me to go on to college.
- Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.
They were not permitted to cross into Canada.
- Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.