Allow me to introduce Mayuko to you.
- Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
My father won't allow me to keep a dog.
- Babam benim köpek bakmama izin vermez.
Mary does not let her sister borrow her clothes.
- Mary, kız kardeşinin elbiselerini ödünç almasına izin vermez.
Will you kindly let me have a look at it?
- Lütfen ona bir göz atmama izin verir misin?
He decided that if God didn't exist then everything was permitted.
- Tanrı olmasaydı, o zaman her şeye izin verileceğine karar verdi.
The teacher permitted the boy to go home.
- Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.
After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
- Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
Talking in the library is not allowed.
- Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
- Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.
They were not permitted to cross into Canada.
- Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.