Allow me to introduce Mayuko to you.
- Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
My father won't allow me to keep a dog.
- Babam benim köpek bakmama izin vermez.
Laws are like cobwebs, which may catch small flies, but let wasps and hornets break through.
- Yasalar örümcek ağı gibidir, küçük sinekleri yakalayabilirler fakat yaban arısı ve eşek arılarının geçmesine izin verirler.
Mary does not let her sister borrow her clothes.
- Mary, kız kardeşinin elbiselerini ödünç almasına izin vermez.
They were not permitted to cross into Canada.
- Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
- Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.
Talking in the library is not allowed.
- Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
- Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
My father would not permit me to go on to college.
- Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
- Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.