My father won't allow me to keep a dog.
- Babam benim köpek bakmama izin vermez.
Talking in the library is not allowed.
- Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
I can't let him alone.
- Ben ona tek başına izin veremem.
You can drink water, but you can also let it walk.
- Su içebilirsin fakat aynı zamanda da onun yürümesine izin verebilirsin.
The teacher permitted the boy to go home.
- Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
- Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.
Talking in the library is not allowed.
- Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
You are not allowed to violate the rules.
- Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
- Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.
They were not permitted to cross into Canada.
- Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.