You are not allowed to violate the rules.
- Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
My father won't allow me to keep a dog.
- Babam benim köpek bakmama izin vermez.
Mary does not let her sister borrow her clothes.
- Mary, kız kardeşinin elbiselerini ödünç almasına izin vermez.
I can't let him alone.
- Ben ona tek başına izin veremem.
It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.
- Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
- Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.
After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
- Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
Talking in the library is not allowed.
- Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
The teacher permitted the boy to go home.
- Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
My father would not permit me to go on to college.
- Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.