I can't believe how hard it is to find decent grub around here.
- Buralarda iyi bir yiyecek bulmanın ne kadar zor olduğuna inanamıyorum.
Tom couldn't find a decent job in Boston, so he moved to Chicago.
- Tom Boston'da iyi bir iş bulamadı, bu yüzden Şikago'ya taşındı.
Copper conducts electricity well.
- Bakır elektriği iyi iletir.
John can't speak French well.
- John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.
I haven't a very good dictionary.
- Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
Good evening, how are you?
- İyi akşamlar, nasılsın?
Fine, thank you. And you?
- İyiyim, teşekkürler. Ya siz?
I think it will be fine.
- Ben, havanın iyi olacağını düşünüyorum.
I am grateful to you for your kindness.
- İyiliğiniz için size minnettarım.
I'll never forget your kindness as long as I live.
- İyiliğini yaşadığım sürece unutmayacağım.
Just how well can masks block the, even smaller than pollen, yellow sand dust? I think it much more of a nuisance than pollen.
- Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır.
He, just like you, is a good golfer.
- O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.
Mr. Ford is all right now.
- Bay Ford şimdi iyidir.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Don't worry, mom. I'll be alright!
- Merak etme, anne. Ben iyi olacağım!
Is everything alright here?
- Burada her şey iyi mi?
Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
- Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
- Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
Good health is a great blessing.
- İyi sağlık büyük bir nimettir.
The growth of online shopping and booking has greatly improved life for the consumers.
- Online alışveriş ve rezervasyonun büyümesi tüketiciler için hayatı oldukça iyileştirdi.
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
- Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
A laptop is better than a desktop.
- Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
One can hardly find a more suitable climate.
- Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Tom didn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
Tom doesn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
This translation is not quite up to snuff.
- Bu çeviri oldukça iyi değil.
Your dad is really cool. Not really.
- Baban gerçekten iyidir. Pek sayılmaz.
When the tempura I make cools down, it immediately loses its crispiness and doesn't taste very good.
- Yaptığım tempura soğuduğunda, o derhal gevrekliğini kaybeder ve tadı iyi olmaz.
A good doctor is sympathetic to his patients.
- İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
Lincoln was not well-known.
- Lincoln iyi tanınmıyordu.
Hoover was well-known to Americans.
- Hoover, Amerikalılar için iyi tanınmış biriydi.
Even if it was somebody else who made her happy, as long as she is happy, that's fine.
- Onu mutlu eden başka biri olsa da, o mutlu olduğu sürece, bu iyi.
Happy birthday, Muiriel!
- İyi ki doğdun, Muiriel!
You know as well as I do that that isn't likely to happen.
- Onun muhtemelen olmayacağını benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
Tom said that he thought the economy was likely to get better.
- Tom ekonominin muhtemelen iyileşeceğini düşündüğünü söyledi.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Cheer up! Everything will soon be all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Tom can dance fairly well, can't he?
- Tom oldukça iyi dans edebilir, değil mi?
Tom did fairly well on the test he took yesterday.
- Tom dün girdiği sınavda oldukça iyi yaptı.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
She's a really nice girl.
- O gerçekten iyi bir kız.
That's a pretty good idea.
- O oldukça iyi bir fikir.
Tom is pretty good at playing piano by ear.
- Tom notasız piano çalmada oldukça iyidir.
She is now well enough to work.
- O, şimdi çalışmak için yeterince iyidir.
John isn't well enough to go to school today.
- John, bugün okula gitmek için yeteri kadar iyi değildir.
That offer sounds too good to be true. What's the catch?
- Bu teklif gerçek olamayacak kadar çok iyi görünüyor. Bit yeniği nedir.
Tom certainly looked and sounded better than he did last month when we visited him.
- Tom kesinlikle geçen ay onu ziyaret ettiğimizde göründüğünden daha iyi görünüyordu ve sesi daha iyi çıkıyordu.
Tom did okay on the test.
- Tom sınavda iyi yaptı.
I hope everything is okay.
- Umarım her şey iyidir.
Oysters don't agree with me.
- İstiridye bana iyi gelmiyor.
Tom agreed that Mary's suggestions were good ones.
- Tom Mary'nin önerilerinin iyi olanlar olduğunu kabul etti.
He is a good boy, and what is better, very handsome.
- O iyi bir çocuk ve daha da iyisi, çok yakışıklı.
He is not handsome, to be sure, but he is good-natured.
- O yakışıklı değil, şüphesiz, fakat o iyi huyludur.
Swimming is good exercise for the whole body.
- Yüzme vücudun bütünü için iyi bir egzersizdir.
As a whole his works are neither good nor bad.
- Eserleri bir bütün olarak ne iyi nede kötü.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.