We have no objection to your joining us in our club.
- Kulübümüzde bize katılmanıza itirazımız yok.
She has a strong objection to my plan.
- Onun benim planıma güçlü bir itirazı var.
She decided not to contest the charges in court.
- O, mahkemedeki suçlamalara itiraz etmemeye karar verdi.
He submitted his resignation in protest of the company's policy.
- İstifasını şirket politikasına itiraz ederek sundu.
We objected, but she went out anyway.
- Biz itiraz ettik ama o yine de dışarı gitti.
I could have objected, but didn't.
- İtiraz edebilirdim ama etmedim.
Tom accepted my challenge.
- Tom benim itirazımı kabul etti.
Sami didn't challenge that.
- Sami ona itiraz etmedi.