She drives an imported car.
- O ithal bir araç sürer.
Imported cars are in strong demand.
- İthal arabalara güçlü bir talep vardır.
They sell imported goods at the shop.
- Onlar dükkânda ithal mallar satıyorlar.
The country is aiming at decreasing its imports.
- Ülke ithalatını azaltmayı hedefliyor.
The importation of rare wild animals to this country is strictly prohibited.
- Ender vahşi hayvanların bu ülkeye ithalatı kesinlikle yasaklanmıştır.
Different countries import many goods.
- Farklı ülkeler, pek çok mal ithal etmektedirler.
He imports clothes from Turkey.
- O Türkiye'den giysiler ithal etmektedir.
Tom drives an imported car.
- Tom ithal edilmiş bir arabayı kullanıyor.
This is a crude material imported from Malaysia.
- Bu, Malezya'dan ithal edilmiş bir ham maddedir.
Japan has to import most of its raw materials.
- Japonya ham maddelerinin çoğunu ithal etmek zorunda.