I can't imagine anyone wanting to see that movie twice.
- O filmi iki kez görmek isteyen birini hayal bile edemiyorum.
There's a woman in a wheelchair wanting to talk to you.
- Tekerlekli sandalyede seninle konuşmak isteyen bir kadın var.
You may choose what you like.
- İstediğinizi seçebilirsiniz.
Would you like coffee or tea?
- Çay veya kahve ister misin?
It's a very demanding profession.
- Bu çok emek isteyen bir meslek.
Playing the violin requires much practice.
- Keman çalmak çok pratik ister.
Reservations are required.
- Rezervasyon isteniyor.
The request became a hot political issue in the presidential campaign.
- İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.
A map is available upon request.
- İstek üzerine bir harita mevcuttur.
I would like to but I have a required course tonight.
- İsterim ama bu gece gerekli bir kursum var.
Reservations are required.
- Rezervasyon isteniyor.
Tom has requested my assistance.
- Tom yardımımı istedi.
Mary requested a raise from her boss.
- Mary patronundan bir zam istedi.
I have some cravings.
- Benim bazı isteklerim var.
I want to go to London.
- Londra'ya gitmek isterim.
I don't want to see your faces.
- Yüzlerinizi görmek istemiyorum.
They would call for help.
- Onlar yardım istediler.
Tom decided to call for help.
- Tom yardım istemeye karar verdi.
I assume you are willing to take the risk.
- Riski almaya istekli olduğunuzu varsayıyorum.
If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either.
- Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.
Your English composition leaves almost nothing to be desired.
- Senin ingilizce kompozisyonun neredeyse istenecek bir şey bırakmıyor.
Dan desired to kill Linda.
- Dan Linda'yı öldürmek istedi.