istemeyerek

listen to the pronunciation of istemeyerek
Turkish - English
reluctantly

The thief reluctantly admitted his guilt. - Hırsız istemeyerek suçunu itiraf etti.

He took the job reluctantly. - İşi istemeyerek aldı.

unappealingly
unintentionally
grudging
with reluctance
accidentally
willy nilly
unwillingly
grudgingly
discontent
involuntarily
istemeyerek yapılan
involuntary
istemeyerek razı olmak
give in
istemeyerek vermek
begrudge
istemeyerek yapılan
unintentional
istemeksizin/istemeyerek
1. unwillingly, reluctantly. 2. involuntarily, accidentally. İstemez. (Konuşma Dili) I don't want it./It is not required. isteyerek 1. willingly, gladly, of one's own accord. 2. on purpose, intentionally. İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü. (Atasözü) A person who has to ask for something is shamed, but a person who refuses him is doubly shamed. İstemem diyenden korkmalı. (Atasözü) Beware of the person who says of something, ''I don't want it.'' istediği gibi at koşturmak/oynatmak to do as one pleases (without regard for others). ister istemez 1. perforce, like it or not. 2. as soon as requested. İstemem, yan cebime koy. (Konuşma Dili) He is pleased to get what he seems to be refusing
isteyerek veya istemeyerek
with a good or bad grace
iste
{f} like

Would you like to dance with me? - Benimle dans etmek ister misin?

Would you like some coffee? - Biraz kahve ister misin?

iste
require

Playing the violin requires much practice. - Keman çalmak çok pratik ister.

I am sorry, but I cannot meet your requirement. - Üzgünüm ama isteğinizi yerine getiremem.

iste
(Bilgisayar) request

Did you request a new desk? - Yeni bir masa istediniz mi?

A map is available upon request. - İstek üzerine bir harita mevcuttur.

iste
(Bilgisayar) pull
iste
adjure
iste
{f} willed
iste
{f} required

Reservations are required. - Rezervasyon isteniyor.

I would like to but I have a required course tonight. - İsterim ama bu gece gerekli bir kursum var.

iste
{f} appealing
iste
{f} requested

Mary requested a raise from her boss. - Mary patronundan bir zam istedi.

Tom has requested my assistance. - Tom yardımımı istedi.

iste
{f} craving

I have some cravings. - Benim bazı isteklerim var.

iste
adjure to
iste
covet
iste
crave
iste
want to

Do you want to come with us? - Bizimle gelmek ister misiniz?

I don't want to see your faces. - Yüzlerinizi görmek istemiyorum.

iste
call for

They would call for help. - Onlar yardım istediler.

Why didn't Tom call for help? - Tom neden yardım istemedi?

iste
{f} willing

If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either. - Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.

An astute reader should be willing to weigh everything they read, including anonymous sources. - Akıllı bir okuyucu, anonim kaynaklar dahil, okudukları her şeyi tartmak için istekli olmalıdır.

iste
adjure to be
iste
make a request
iste
want to be
iste
desired

Dan desired to kill Linda. - Dan Linda'yı öldürmek istedi.

Your English composition leaves almost nothing to be desired. - Senin ingilizce kompozisyonun neredeyse istenecek bir şey bırakmıyor.

iste
want#to
iste
adjureto
iste
coveted
iste
wantto
Turkish - Turkish

Definition of istemeyerek in Turkish Turkish dictionary

iste
(Osmanlı Dönemi) becü
istemeyerek
Favorites