That's what we want to know.
- Bilmek istediğimiz budur.
You should assume that we won't have enough money to buy everything we want.
- İstediğimiz her şeyi satın almak için yeterli paramız olmadığını varsaymalısın.
Would you like some coffee?
- Biraz kahve ister misin?
I'd like to go to London.
- Londra'ya gitmek isterim.
I am sorry, but I cannot meet your requirement.
- Üzgünüm ama isteğinizi yerine getiremem.
I don't require your understanding.
- Anlayışını istemiyorum.
The request became a hot political issue in the presidential campaign.
- İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.
When I asked him to lend me some money, he turned down my request.
- Ondan bana biraz ödünç para vermesini istediğimde, o, ricamı geri çevirdi.
Reservations are required.
- Rezervasyon isteniyor.
I would like to but I have a required course tonight.
- İsterim ama bu gece gerekli bir kursum var.
He requested my assistance.
- O benim yardımımı istedi.
Mary requested a raise from her boss.
- Mary patronundan bir zam istedi.
I have some cravings.
- Benim bazı isteklerim var.
I don't want to identify myself with that group.
- Bu grupla kendimi tanıtmak istemiyorum.
I don't want to see your faces.
- Yüzlerinizi görmek istemiyorum.
They would call for help.
- Onlar yardım istediler.
Tom decided to call for help.
- Tom yardım istemeye karar verdi.
He was willing to care for that cat.
- O,o kediye bakmak için istekliydi.
If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either.
- Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.
Your English composition leaves almost nothing to be desired.
- Senin ingilizce kompozisyonun neredeyse istenecek bir şey bırakmıyor.
There remains nothing to be desired.
- İstenilen bir şey yok.