My father insisted I should go to see the place.
- Babam yeri görmem gerektiği konusunda israr etti.
Tim's wife insisted on his taking her to Paris.
- Tim'in eşi ona onu Paris'e götürmesi için israr etti.
To err is human, but to persist in error is diabolical.
- Hata yapmak insana mahsustur ama hatada ısrar etmek şeytanidir.
The lady persisted in wearing such an old-fashioned shirt.
- Bayan böyle eski moda bir gömlek giymekte ısrar etti.
The millionaire insisted on acquiring the masterpiece no matter how much it cost.
- Maliyeti ne kadar olursa olsun, milyoner sanat eserini alma konusunda ısrar etti.
They insisted on my getting the work done by tomorrow.
- Onlar yarına kadar işi yaptırmamda ısrar ettiler.