iskeletsiz

listen to the pronunciation of iskeletsiz
Turkish - English
(uçak) nonrigid
nonrigid
iskelet
skeleton

He looks just like a skeleton. - O sadece bir iskelet gibi görünüyor.

The explorers discovered a skeleton in the cave. - Araştırmacılar mağarada bir iskelet keşfettiler.

iskelet
{i} frame

The frame of the machine should be rigid. - Makinenin iskeleti sert olmalı.

The frame of the house should be finished in a day or two. - Evin iskeleti bir veya iki gün içinde bitirilmelidir.

iskelet
structure
iskelet
scrag
iskelet
{i} outline
iskelet
framing
iskelet
fabric
iskelet
framework

The whole framework was made of iron. - Bütün iskelet demirden yapıldı.

The building will be made of concrete on a steel framework. - Yapı, çelik iskelet üzerine betondan yapılacaktır.

iskelet
skeletal

I finally understand the skeletal system. - Sonunda iskelet sistemini anlıyorum.

iskelet
{i} bones

The bones build up a skeleton. - Kemikler bir iskelet meydana getirir.

The bones form a skeleton. - Kemikler bir iskelet oluşturur.

iskelet
carcass

A carcass has been found at the urban park. - Şehir parkında bir iskelet bulundu.

iskelet
carcase
iskelet
atomy
iskelet
framework, structural frame
iskelet
skeleton; framework; skeleton, weed
iskelet
weed
iskelet
anatomy
Turkish - Turkish

Definition of iskeletsiz in Turkish Turkish dictionary

iskelet
Kuru, çıplak: "Yürüdük, yürüdük, yaprakları düşmüş iskelet bir ormanın içine geldik."- Ö. Seyfettin
iskelet
Çok zayıf
iskelet
Bir şeyi oluşturan temel çatı
iskelet
Bi şeyi oluşturan temel çatı
iskelet
İnsan ve hayvan bedeninin kemik çatısı, teşrih
iskelet
Bir eserin genel planı
iskelet
Yumuşak bölümleri dökülmüş, ölü bir vücudun kemiklerinin bütünü
iskelet
Kuru, çıplak
iskelet
Bir şeyi oluşturan temel çatı: "Yanımızdaki genç, yolun ötesinde bir bina iskeleti gösterdi."- F. R. Atay. Çok zayıf
İSKELET
(Osmanlı Dönemi) Fr. Vücudun kemik çatısı
İskelet
kadit
İskelet
teşrih
iskeletsiz
Favorites