iskeleler

listen to the pronunciation of iskeleler
Turkish - English
wharfage
quays
scaffoldings
gangways
iskele
pier

She pushed him off the pier. - O, onu iskeleden itti.

Tom was lying on the pier getting a suntan. - Tom iskelede uzanmış güneşleniyordu.

iskele
{i} port

I always confuse which side is port and which starboard. - Hangi taraf iskele hangi taraf sancak hep karıştırıyorum.

iskele
stage
iskele
landing place
iskele
wharf
iskele
landing
iskele
(Askeri) landing-stage
iskele
(Denizbilim) port-side
iskele
port town
iskele
(İnşaat) cage
iskele
cripple
iskele
loading place
iskele
scaffoldage
iskele
landing site
iskele
ship's ladder
iskele
derrick
iskele
(Tıp) framework

The whole framework was made of iron. - Bütün iskelet demirden yapıldı.

The building will be made of concrete on a steel framework. - Yapı, çelik iskelet üzerine betondan yapılacaktır.

iskele
fabric
iskele
gangboard
iskele
embarcadero
iskele
(Askeri) berth
iskele
(Arkeoloji,İnşaat) scaffolding

The honeycomb structure gives the scaffolding its sturdiness. - Balpeteği yapısı iskeleye sağlamlığını verir.

I saw Tom climbing up the scaffolding. - Tom'un iskeleye çıktığını gördüm.

iskele
staging
iskele
catwalk
iskele
ferry
iskele
docks
iskele
dock

Tom was sunbathing on the dock. - Tom iskelede güneş banyosu yapıyordu.

Tom tied his boat to the dock. - Tom teknesini iskeleye bağladı.

iskele
landing deck
iskele
(a builder's) scaffolding, scaffold
iskele
quay, wharf, landing, pier, dock
iskele
scaffold

The honeycomb structure gives the scaffolding its sturdiness. - Balpeteği yapısı iskeleye sağlamlığını verir.

This is the tallest scaffolding I've ever seen in my life. - Bu şimdiye kadar hayatımda gördüğüm en yüksek iskele.

iskele
seaport
iskele
stopping place
iskele
gangway
iskele
(inşaat) scaffolding
iskele
quay
iskele
larboard
iskele
cin. catwalk, mounting (for lights)
iskele
dockage
iskele
landing stage
iskele
landing, landing place, quay, wharf, jetty, pier; gangway, gangplank; port town, port; scaffolding, scaffold; (gemi) port side; catwalk
iskele
the port side (of a ship)
iskele
port town, port
iskele
(Mukavele) falsework
iskele
landing place/stage
Turkish - Turkish

Definition of iskeleler in Turkish Turkish dictionary

iskele
Ağaç merdiven
iskele
Teknenin sol yarısı veya gemiye girip çıkmak için kullanılan sürme veya inip kalkan merdiven
iskele
Geminin sol yanı
iskele
Vapur uğrağı olan şehir veya kasaba
iskele
Yapıların dış duvarına kat kat kurulan ve çalışmak için üstüne çıkılan çatı
iskele
Işıkların yerleştirilmesi, ışıkçıların dolaşabilmesi için stüdyolarda tavana yakın yerde duvarı çepeçevre saran çıkıntı
iskele
Deniz taşıtlarının yanaştığı, çoğu tahta ve betondan yapılmış, denize doğru uzanan yer: "Vapurdan indi, iskeleye çıkar çıkmaz etrafına bakındı."- S. F. Abasıyanık
iskele
Yapıların dışında sıvama, boyama veya onarım için keresteden kat kat kurulan, çalışma sırasında üstüne çıkılan çatkı
iskele
İçerlerde bulunan bir yerin kendine en yakın olan deniz taşıtı uğrağı veya demir yolu durağı
iskele
Kıyıya yanaşan deniz aracına doğru uzatılan eğreti küçük köprü veya gemiye çıkmayı sağlayan merdiven: "Oturduğu yerden kalkıyor, iskele zincirine uzanan eli, iskele tabanına basan ayağı, kendini çekiyor yukarı."- Z. Selimoğlu
iskele
Kıyıya yanaşan deniz aracına doğru uzatılan eğreti küçük köprü veya gemiye çıkmayı sağlayan merdiven
iskele
Deniz taşıtlarının yanaştığı, çoğu tahta ve betondan yapılmış, denize doğru uzanan yer
iskele
yanaşlık
İSKELE
(Osmanlı Dönemi) Deniz kenarında ve deniz vasıtalarının yanaşmasına elverişli kasaba
İSKELE
(Osmanlı Dönemi) Bir memleketin deniz yolu ile yapılan ticaretine vasıta olan liman
İSKELE
(Osmanlı Dönemi) Geminin sol yanı
İSKELE
(Osmanlı Dönemi) Deniz nakil vasıtalarının yanaşabilmeleri için deniz kıyısında yapılan yer
İSKELE
(Osmanlı Dönemi) Binada yüksek yerleri yapabilmek için kurulan geçici sal